Herkese Merhaba..
Atasözlerini değerlendirmelerimiz devam ediyor.
Atasözleri, geçmiş nesillerin yaşadıkları olaylardan çıkardıkları dersleri içerir. Sözlü kültürle nesilden nesile aktarılarak bugüne gelirler. Çünkü herkes her hatayı baştan yaşayıp öğrenemez ama bir atasözünü dinleyerek ya da okuyarak ders alabilir.
***
Buradan yola çıkarak bugün sizlere iki atasözünün ne anlama geldiğini anlatmaya çalışayım.
İlki “zenginin malı, züğürdün çenesini yorar”, ikincisi ise “üşenenin oğlu kızı olmamış.”
Ve başlıyoruz..
“Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.” Kısa ama anlamı derin bir söz. Kimin neye sahip olduğu, çoğu zaman ihtiyacımız olmayan bir meşguliyetin merkezi haline gelir.
Bu sözün işaret ettiği mesele sadece ekonomik farklar değil; kıskançlık, dedikodu ve zaman kaybı gibi insani zaaflardır. Başkalarının serveti üzerine yapılan bitmek bilmeyen konuşmalar, aslında çoğu zaman bir tatminsizliğin dışavurumudur. Oysa bu tür sohbetler, konuşanı ne zengin yapar ne de huzura kavuşturur. Sadece enerjiyi boşa harcar.
Zengin olmak bir tercih değil, çoğu zaman bir sonuçtur. Kimi çok çalışarak, kimi şansıyla, kimi mirasla bu noktaya gelir. Ama nasıl gelindiğinden çok, orada ne yapıldığı önemlidir. Tıpkı züğürdün çenesini harcadığı gibi, zenginin de parasını nereye harcadığı konuşulabilir elbet. Fakat mesele, bunu yaparken ne kadar yapıcı olunduğudur.
Bugün sosyal medya aracılığıyla herkesin hayatı, herkesin önünde. Tatiller, arabalar, markalar, hediyeler… Ve bu vitrin karşısında bazıları konuşur, bazıları ilham alır, bazıları da çalışır. Seçim, kişisel bir aynaya bakmayı gerektirir.
Şunu unutmamak gerekir: Başkasının sahip oldukları, bizim eksiklerimizi büyütmemeli. Aksine, varsa bir eksiğimiz, onu kapatma yoluna gitmeliyiz. Konuşmak kolay, üretmek zordur. Ve bu dünya, ne yazık ki üretmeyeni değil, konuşanı değil, emek vereni hatırlar.
***
“Üşenenin oğlu kızı olmamış.”
Hayat, aslında bir maraton. Başlangıç çizgisine hepimiz farklı yerlerden çıkıyoruz belki, ama koşmak, ilerlemek, yol almak herkese aynı oranda düşüyor. “Üşenenin oğlu kızı olmamış.” der büyüklerimiz… Ne kadar yalın, ne kadar derin bir söz.
Bu atasözü sadece çocuk sahibi olmayı değil, bir işin sonucuna ulaşabilmeyi anlatır. Tarlaya tohum atmayan, sonbaharda ne biçebilir? Kalemi eline almayan, nasıl yazar olur? Dikiş iğnesine dokunmayan, nasıl kumaş biçer? Ve elbette, hayatına sahip çıkmayan, nasıl geleceğini kurabilir?
Günümüzde tembellik artık koltukta oturmakla sınırlı değil. Üşenmek bazen bir fikri paylaşmaya, bir adım atmaya, bir özgeçmiş göndermeye, bir telefonu açmaya bile engel. Sosyal medyada saatlerce geziniyoruz ama hayalimize dair bir şey yapmaya geldi mi, iç geçirenler derneği üyeliğini kimseye kaptırmıyoruz.
Oysa emek vermek, sabırla ve inatla ilerlemek, insana önce kendini sonra hayatı kazandırır. Her sabah aynı çayı demleyip güne başlamak, her gün aynı merdiveni çıkmak, aynı kitabı defalarca okumak… Bunlar tekrar değil, kararlılıktır. Üşenmemek, bir seçimdir.
Bu yüzden belki de en önemli yatırım, kendimize karşı olan tutumumuzda gizlidir. Üşenmeyen insan, önce kendini doğurur. Sonra hayallerini… Sonra umutlarını büyütür. Ve en sonunda “oğlu kızı” olur: Eseri, izi, kalıcılığı…
O halde şunu sormalı insan kendine: Bugün neye üşenmedim? Ve neyi doğurdum bu hayata?
Saygılarımla.
Yorum yapın