Uzun bir süredir atasözleri üzerinden yazılar yazıyorum. Bugün formatı biraz değiştirip çocuklar hakkında birkaç kelam edesin var.
Siz de bilirsiniz çocuk her evin neşesidir... Ama aynı zamanda televizyon kumandasının kayıp oluşudur, duvarların pastel ton yerine parmak boyası desenli oluşudur.
Evinizin içerisinde sakin bir an varsa ya çocuğunuz uyuyordur ya da büyük bir şey karıştırıyordur. Sessizlik? O artık biz yetişkinlerin korkulu rüyası. Çünkü bir çocuk sessizse ya makası bulmuştur ya da ya da banyoda çeşmenin altında suyla oynuyordu.
Sabahın 06.00’sında “Anneeee, güneş uyandı ben de uyandım!” diyerek zıplayan o küçük enerjiyi gördüğünüzde, içinizden bir ses “Büyüsün artık bu çocuk ben de emekli olmak istiyorum” dersiniz. Zira çocuklu hayatın emekliliği yoktur, sadece “biraz kafamı dinleyeyim” diye girdiğiniz tuvalet seansları vardır. Ve evet, kapının altından içeri sokulan boyalı kağıtlar, oyuncaklarla o seanslar da çok sürmez.
Tabii çocuk dediğin sadece yaramazlık değildir. Aynı zamanda bir iltifat makinesidir. “Anne senin karnın neden bu kadar yumuşak, yastık gibi?” diye sorar, sonra yüzüne gülücük kondurur. Bir yandan kalbiniz erir, bir yandan akşamdan itibaren diyete başlarsınız. Motivasyon full tabi.
Ve şu kaçınılmaz gerçek: Çocukla birlikte sadece ev değil, siz de yeniden çocuk olursunuz. Çizgi filmleri artık karakterleriyle birlikte ezbere söylersiniz. Yemek yerken "Aç ağzını, uçak geliyor!" cümlesi ağzınızdan çıkar ama uçağı kim yiyor belli değildir.
Kim ne derse desin çocuk varsa ev canlıdır. Kahkaha, çığlık, ağlama, sevinç… Hepsi iç içe geçer. O minik eller, bazen suratınıza makasla yaklaşır, bazen boynunuza sarılır. Ve her defasında şunu fark edersiniz: Ne olursa olsun, bu minik kaos hayatın en güzel hali.
Yani evet, çocuk her evin neşesidir. Ama neşe dediğin öyle sakin sakin gelmez. Gürültüyle gelir, sürprizle gelir, çamaşır makinesine saklanmış muzla gelir.
Ama iyi ki gelir.
Yorum yapın