Bayramlar; hayatın telaşında unuttuklarımızı hatırlamak, ihmal ettiklerimizi telafi etmek için sunulmuş özel zamanlardır. Özellikle Kurban Bayramı, sadece bir dini vecibe olmanın çok ötesinde; bizi birbirimize yaklaştıran, paylaşmanın ve merhametin ne demek olduğunu hatırlatan kutlu bir duraktır.
Her yıl yeniden karşılarız bayramı; ama her seferinde başka bir ruh haliyle, başka bir yükle geliriz o sabaha. Kimimiz bir eksikle, kimimiz bir umutla… Ama hepimiz aynı duyguda buluşuruz: sevdiklerimizle bir arada olma arzusu.
Kurban, sadece bir hayvanın kesilmesi değildir. Asıl mesele, insanın içindeki bencilliği, kibri ve duyarsızlığı da kurban edebilmesidir. Paylaştığımız bir tabak et, yalnızca maddi değil; vicdani ve manevi bir köprüdür. Komşuya uzanan el, yıllardır konuşulmayan akrabaya gönderilen mesaj, yetim bir çocuğun başını okşamak… Hepsi Kurban Bayramı’nın ruhunu yansıtır.
Unutmayalım ki bu bayram, sadece sofralarımızı değil; gönüllerimizi de zenginleştirmeli. Kapımızı, kalbimizi ve elimizi açabildiğimiz ölçüde gerçek bir bayram yaşayabiliriz.
Gelin bu bayramda kırgınlıkları bir kenara bırakalım. Özür dilemeyi ertelemeyelim. Bir tebessümün, bir “hakkını helal et” demenin ne büyük iyilik olduğunu yeniden hatırlayalım.
Yorum yapın