Hayat, her gün küçük mücadelelerle örülü. Ama kadın olarak yaşamak, bu mücadeleyi bambaşka bir boyuta taşıyor. Kimileri için görünmeyen, kimileri içinse bazen üstü örtülen bir mücadele bu. Kimi zaman toplumun beklentileri, kimi zaman iç sesimizin fısıltıları… Her biri ayrı bir sınav, ayrı bir direniş.
Kadın olmak, yüzyıllardır “güç” kelimesini yeniden tanımlamak demek. Çünkü güç, sadece fiziki kuvvet değil; sabır, sebat, empati ve hayata direnç gösterebilmek. Kadınlar, bu gücü pek çok farklı biçimde ortaya koydu; evde, işte, sokakta, siyasette ve en önemlisi kendi hayatlarında.
Bugün, pek çok kadın hâlâ eşitlik mücadelesi veriyor. Ancak bu mücadelenin özünde sadece haklar değil, aynı zamanda kendine inanmak, kendine saygı duymak ve sesini duyurabilmek var. Kadınlar artık daha fazla ses çıkarıyor; hikayelerini paylaşıyor, görünür oluyorlar. İster küçük bir köyde, ister büyük bir şehirde olsun, her kadın kendi alanında bir kahraman.
Toplumun kalıplarını kırmak, önyargıları yıkmak kolay değil. Ama imkânsız da değil. Her kadın kendi hayatında, çevresinde yarattığı etkiyle değişimin parçası oluyor. Ve bu değişim dalga dalga yayılıyor.
Ben bir kadın olarak inanıyorum ki; gücümüzün kaynağı, yaşadığımız zorluklarda saklı. O zorlukları aşma kararlılığımızda, birbirimize verdiğimiz desteklerde, birbirimizin başarılarını sahiplenmemizde.
Bugün belki küçük adımlar atıyoruz, ama yarın bu adımların izleri çok daha büyük olacak. Kadın olmak, sadece bir kimlik değil; bir direniş ve dönüşüm hikayesidir. Bu hikayede herkesin yeri var. Ve bu hikayeyi birlikte yazmaya devam edeceğiz.
Yorum yapın