Doğrusu hiçbir şey.
Ama son yıllarda her şey oldu çıktı.
“Algı yönetimi” dilden düşmüyor.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemiyorsun.
Algı neyse o doğru.
Algılattırılmak istenen neyse orası mübah.
Beyin yakan yalanlar sıralanıyor.
İnanmanız isteniyor.
Çünkü 85 milyonun eğitim seviyesini ortalama olarak baz alırsak cehaletten nemalanan sığ siyaset hakimiyeti ile yanlış körükleniyor topluma sık sık.
Geçmiş defterler açılıyor, Cumhuriyet’in ilk yılları küçümseniyor….
Geleceğe bakmaktan ziyade siyasi hesaplaşmalar ön plana konuyor.
Algı her şey oluyor.
Haliyle kutuplaşma artıyor.
Zaten son 20 yılda göze batan en büyük olumsuzluk da bu olmadı mı toplum olarak yaşadığımız.
Siyaset kutuplaştırmaya evrildi.
Yeni hükümet sistemi ile bugüne kadar tarafsız olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlığı bitti.
Hem parti genel başkanı hem cumhurbaşkanı sıfatı aynı kişide birleştiği için maalesef cumhurbaşkanlığı makamına da haliyle siyaset ağırlığı çöktü.
Bununla beraber ortak doğrularda buluşmak, bir konu hakkında ortak bir paydada birleşebilmek artık mucize gibi görülen nadirlikler arasına girdi.
“Orta” diye bir şey kalmadı.
“Makul” diye bir şey kalmadı.
İki uca bölündü ülke, toplum.
Ya birine inanacaksın ya ötekine.
Medya bölündü.
Eskiden merkez medya, ortanın solu medya, sağ medya, muhafazakâr medya, sol medya vardı.
Şimdi sadece ikiye indi:
Yandaş medya, muhalif medya.
İşin garibi… Yandaş olan zaten yandaş televizyonu izleyip yandaş gazete okuyor.
Muhalif olan da muhalif kanalları izleyip bir elin parmakları kadar kalan muhalif gazeteleri okuyor.
Haliyle tribüne oynayan bir siyasetin aparatı haline gelmiş medyası var nicedir ülkenin.
Tarafsız haber ve hür yorum ziyadesiyle taraflı haber ve bağımlı yoruma dönüştü.
Ki tirajlar da dibe vurmuş vaziyette. Gerek teknolojik gelişmeler gerek görsel medyanın artan gücü ve gerekse internet ile habere anında ulaşım ile geleneksel medya can çekişirken bir de kendilerinin yarattığı güven bunalımı ve güvensizlik ile bu tirajlarla bakalım daha ne kadar okurlarını tutabilecekler?
Algı moda.
Oysa bildiğiniz “kafaya göre ikna” algı denen.
Ağırlıklı tarafı ise yalan ve çarpıtma.
Liyakat ve bilginin yıllar içinde giderek ötelenmesi ve önemsiz hale getirilmesiyle her alanda, her kurumda çok yüksek derecede bir “nitelikli insan” kalitesi düşüşü yaşanıyor.
Reva mı?
Veya şöyle soralım; yazık değil mi bu ülkenin birikimine?..
Ve hatırlayın lütfen; hangi cenahtan gelirse gelsin ve ne kadar algı yönetiminde başarılı olunursa olunsun gerçeklerin er geç gün yüzüne çıkma gibi bir huyu yok muydu?