Günümüz dünyasında genci, yaşlısı herkes teknolojinin kölesi olmuş durumda. Her şey öyle hızlı ilerliyor ki, hızlı olmak ve hızlı yaşamak zorunda bırakıldı insanlar, bu hızın içinde kaybolmamak ve yerini koruyabilmek için…
İnsan olmanın doğal rutininden uzaklaşıp, kendi özüyle savaşır hale geldi insanlar adeta…
Hızlı olmak, hızlı yaşamak alışkanlık olmaktan öte, şu zamanda bir meziyet olarak kabul görüyor artık…
Herkes arkasından atlı kovalarcasına koşturup duruyor, gücünün üzerinde bir hızla…
Zamanın hızı kontrolden çıkmış durumda. Çoğu insanın telefonuna bakacak bile zamanı yok. Hatta çoğu zaman geri dönüş yapma ihtiyacı bile duyulmuyor! Etrafını görecek halleri yok yoğunluktan…
Öte yandan yenilenler, içilenler daha mideye inmeden sosyal medyaya düşüyor. Nereye giderseniz gidin, hangi ortama girerseniz girin, yolda yürürken dahi herkesin gözü telefonlarında…
Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi gözetmeksizin, ellerde telefon ve kafalar önde… Bağımlılıklar maalesef ilişkilerin önüne geçti kabullensek de kabullenmesek de. Görgü kuralları unutulmaya yüz tuttu farkında olsak da olmasak da…
Teknoloji ve hız günümüzde insanları öyle bir esir etti ki, hayatımızın hatta evlerimizin içine kadar sızdı. Bizim doğal ritmimiz, naturamız bu değil…
O yüzden bu kadar hız ve teknolojiye hapsolmak da iyi değil. İşte tam da bu sebepten, sosyal medya kullanımını en aza indirebilmek, belirli bir sınır koymak, kendimiz için kaliteli zaman ayırmak, bu kadar hız ve kalabalıklar içinde kaybolmadan bize katkısı olan, samimi arkadaşlıklar kurup onlarla vakit geçirmek, bizim doğal ritmimize, özümüze en uygunu olacaktır…
Kendimize hedefler koyup onlara odaklanarak, kişisel gelişimimize de önem vermeliyiz daha kaliteli yaşayabilmek için. Sözün özü, kendimize de zaman ayırmalıyız mutlaka…
Bugün ne ile uğraşıyorsak, geleceğimiz de onun üzerine inşa edilir. Sadelik asaletten gelir. Yavaşlamak lazım, demiştim daha önceki yazılarımın birinde. Daha sade, daha dingin bir hayat, elimizden geldiğince…
Bir fincan çayı, yanında bir dilim keki, bir arkadaşınızla tadına vararak, hoş muhabbetle yiyemedikten sonra; bu hızın, teknolojinin, paranın ya da başarının ne faydası olabilir? Biraz da telaşsız yaşamak gerekmiyor mu şu kısacık hayatı?..
Bence mutluluğun da sağlığın da teminatıdır daha basit ve sade bir hayat. Hoşnut edici, keyifli, saf ve maneviyatı yüksek bir hayat sürmek dileğiyle…
Yorum yapın