Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci,
sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider,
insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü,
İnsanlar arasında hiçbir renk, din ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı
.”

Okuduğunuz satırlar, üyesi olan tüm ülkelerin oybirliğiyle aldığı kararla 1981 yılını "Atatürk Yılı" ilan eden UNESCOya ait.

Söz konusu emperyalizm olunca,

Gazi Mustafa Kemal'in yenilgiye uğrattığı bu haksız düzen hakkındaki görüşleri büyük önem taşıyor olsa gerek.

Atatürk'ün, tüm insanlığın baş belası, doymak ve durmak bilmeyen emperyalizm konusundaki mesajlarından onlarca örnek ve ders var.

Sadece ikisini paylaşıyorum.

birincisi;

En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler.

Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”

ikincisi;

Mazlum milletler, zalimleri bir gün mahv-ı perişan ve nabut (yok) edecektir.

O zaman dünya üzerinden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır.

Vefatının 85. yıl dönümü Mustafa Kemal Atatürk'ün bugün..

Dünyanın jandarması yerine kendini koyan ve adeta kandan beslenen emperyalist ülkelerce Ortadoğu'da fitili ateşlenen ve alev topuna dönen olayların tüm coğrafyayı sardığı,

haritaların yeniden çizilmeye çalışıldığı,

yeni dünya düzeni üzerine öngörülerin geliştirildiği bir dönemde

Atatürk'ün emperyalizmle ilgili mesajları daha büyük anlam içeriyor günümüzde.

Şunu demek istiyorum.

Mesele;

Atatürk'ü anmak değildir.

Ağıt yakmak hiç değildir.

Mesele;

onu ve arkadaşlarının mücadelesini anlamaktır.

Gösterdiği yolda hedefe ilerlemektir.

Emperyalizme boyun eğmemek, onunla iş tutmamaktır.

Tutanın da iki yakasına yapışmaktır asıl mesele...

Mesele;

7/24 Atatürk'ün adını dillendirmek değil,

10 Kasım, 23 Nisan ve Cumhuriyet Bayramlarında polemik yaratarak, aynı yurdun insanlarını kutuplaştırmak hiç değildir.

Asıl mesele;

Gazi Mustafa Kemal'in;

"Çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım"

dediği gibi, o yoldan yürümek, çok çalışmak ve her alanda üretken olmaktır...

Mesele

Atatürk'ü ve onun mirası Cumhuriyeti yüceltmekse eğer,

Bugünümüze sahip çıktığımız gibi, tarihimizi yok saymayacağız.

Atatürk'ün arkasına sığınarak geçmişi kötülemek amacıyla belagat yarışına girişmeyeceğiz.

Ayrışmayacağız.

"Türkiye sadece Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir" diyenlerin kayığına su taşımamaktır mesele.

Kendilerini dünyanın jandarması gibi gören emperyal güçler, alt yapısını hazırlayıp komşu ülkelerin tepesine çöktüğünde;

"Şu sağcıymış, bu solcuymuş, öteki dinciymiş, beriki laikmiş, yandaşmış, yoldaşmış, candaşmış, muhalifmiş, batıcıymış, doğucuymuş, Türkmüş, Kürtmüş, Çerkezmiş, Lazmış, Aleviymiş, Yörükmüş..." ayrımı yapmadı!

Tek yaptıkları bizleri birbirimize düşürüp öldürttü!

Kendileriyse zenginliklere çöktü!

Vakit;

Geçmişten ders alıp, geleceğe bakma,

Hedefi, "muasır medeniyet seviyesine ulaşmaktır" diye gösteren Atatürk ve arkadaşları gibi

Emperyalizme karşı hepbirlikte dik durma vaktidir.

Atatürk'ü anlamak da anmak da lâfla değil, icraatla olur.

Bu vesileyle önemli gördüğüm iki konuya daha değinmek istiyorum.

Birincisi;

Cumhuriyetin 100. yılında, Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisi oturumunda söz alan CHPli Meclis Üyesi Adil Levent Coşkun'un "gerici" söylemi üzerine.

Sn. Coşkun, kadın voleybolda ülkemize Avrupa şampiyonluğunu getiren Filenin Sultanları üzerinden "onca gericiliğe rağmen, birer Cumhuriyet kadını olarak bayrağımızı göklerde dalgalandırdılar" ifadelerini kullandı.

Mealen diyor ki;

"Bizim gibi düşünmüyorsanız gericisiniz.."

Birilerinin, tüm ülkeyi gururlandıran başarıyı sadece kendi düşüncesindekilere mal etmeye çalışması ve bunu aynı fikirdeki insanların başarabileceğini aleni dillendirmesi ne korkunç bir şey. Bunu aklım havsalam almıyor...

Algı ve provokasyon kokan konuşmayı yapanlara cehaletini hatırlatan Dursunbey Belediye Başkanı Ramazan Bahçavan'ı "linç etmeye kalkışanlar" nedense, asıl gerici, asıl yobaz asıl cahil ve asıl örümcek beyinleri ne hüzün verici ki "ilerici" addetme gafletine düşüyor.

Bana göre, "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu"na teşebbüstür Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisin'deki o konuşma...

İkincisi;

Cumhuriyetin 100. yılında Atatürk ve Seyit Onbaşının Havran'daki buluşmasını içeren "Sağol Atam" filmi...

İlk gösterime girdiği Avlu Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki manzarayı görmenizi isterdim.

Muhteşem atmosfer vardı.

Gurur ve hüzün bir aradaydı.

İçin için akan gözyaşları yüreğimdeki Kuvayi Milliye ateşini alevlendirirken, Koca Seyit'in hemşerisi, Kanlıdere cephesinde toprağa karışan Er Raşit'in torunu olmanın gururunu yaşadım bir kez daha.

Kadim şehrin tarihiyle değerlerine sahip çıkan, "Cumhuriyeti ve onun kurucusu Atatürk'ü sevmek, anlamak, yaşatmak nasıl olurmuş"u bir kez daha göstermesi sebebiyle Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz'a teşekkür ediyorum.

Ezcümle;

"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" derken..

Marş söylemek, nutuk atmak yetmiyor bazen...!

Emperyalizme karşı dik durmak, Mustafa Kemal'in gösterdiği hedefe ulaşmak ve onun bizlere emaneti olan Cumhuriyeti anlamak, yaşamak ve yaşatmak amacıyla çok çalışmak, üretmek gerekiyor kendisi gibi düşünmeyeni "gerici, yobaz.." diye yaftalamadan önce...

Eğer Atatürk yaşıyor olsaydı, toplumun bir kesimini aşağılamaya çalışan sn. Adil Levent Coşkun düşüncesindekileri tokatlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği noktayla gurur duyar, "Bu bize yetmez, yeni bir Türk Diriliş Destanı yazmalıyız" diyerek "Kızıl Elma"yı işaret ederdi.

Saygı, minnet ve rahmetle..