Yağmurun ıslattığı, doğal yeşil bağları
Kan kırmızısı karanfil, Gelibolu dağları
Albayrak dalga dalga, selâmlıyor sizleri
Kaderin tecellisi, yetim koydu bizleri
Vadideki kumsalda, ayak izleriniz var
Nağranızın çarptığı, denize inen duvar
Sizler için doğan gün, mehtaptaki Bedirhan
Aydınlık güne masal, sen devleşen kahraman
Sizi destanlaştırıp size sesleniyorum
Bolayır önlerinde, mahzun hisleniyorum
Mart’ın on sekizinde, kıyamet kopmuş sanki
Dört yüz on yedi gemi, denizde ölüm vakti
Boğaza kilit vurmak, yutmakmış düşüncesi
Müttefik devletlerin, meşum kara gecesi
Destanların özüdür, Seddülbahir karşısı
Zafer türküsü çığlık, aynalıdır çarşısı
Alçıtepe İntepe, Dardanos Tabyaları
Gemilerden boşaldı, düşmanın alayları
İngiliz Fransızlar, Birlik olup vurdular
Torpidolar set çekti, Kumkale’de durdular
Topçular karşılıklı, kıyıları dövdüler
Çıkarmaya yönelen, piyadeyi kovdular
RUMUZ: TRUVA-017
Telsizlerden anonslar, sabah İstanbul’dayız
Sör Hamilton diyor ki: Boğaz giriş yoldayız
Her yolu denediler, olmuyor da olmuyor
Süngü harbi başladı, tabur tabur ölüyor
Savaşmayı değil de, ölmemizi emreden
İlahi emir aldık, son nefesi vermeden
Düşman yaralısını, taşıyan Türk askeri
Sıhhiye onbaşısı, insanlığın neferi
Namazgâh Hamidiye, Alçıtepe Çimenlik
Nağraburnu son kale, Kilitbahir serinlik
Düşmanıyla yan yana, yatan gurka şehitler
Yeni Zelandalısı, Afrikalı yiğitler
İngiliz Fransızlar, Lejyon Anzak askeri
Dönüşü olmayan yol, Çanakkale Zaferi
Okulunu terk edip, öğrenciler geldiler
Çocuk yaşta mücahit, vatan için öldüler
Kanla yazıldı destan, bin dokuz yüz on beşte
Nice, civan mert yiğit, şehit düştü genç yaşta
Nusret mayın gemisi, süvarisi Seyit’tir
Şehadetler şahsında, Türk milleti yiğittir
Başkomutan ATATÜRK, anıtta manzumesi
“Yurtta Sulh Cihanda Sulh”, aklın ışık huzmesi
ÖZ ALİ YILMAZ
Yorum yapın