AKP GERÇEKTEN MUHAFAZAKAR DEMOKRAT BİR PARTİ MİDİR?.

AK Parti’nin son dönemdeki parlayan yıldızlarından(!) Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin özelde partisi, genelde siyasal İslam konusunda, “yetmez ama evet”çilerin de paylaştıkları bir görüşü var ki tartışmaya değerdir. Tarikatlar, özellikle de Nakşibendiler tarafından desteklenen ve AK Parti ile arasındaki fark eylemsel olan Milli Görüş’ün siyasal İslamcı olduğunu, AKP ile arasında tüm ‘yenilikçiler’ ile ‘gelenekçiler’ arasında sadece kullanılan yöntemlerde ayrılık bulunduğunu ileri süren Bakan Nebati’ye göre; AK Parti muhafazakâr demokratik söyleme zorunlu olarak yönelmektedir ve zamanla Milli Görüş’ün katı yapısı esneyerek, muhafazakâr demokrasiye dönüşerek, dindar ama daha demokrat ve uzlaşmacı bir kimlik benimseyecektir..

Bu söylem acaba gerçekten öyle midir? Ilımlı İslam’a her türlü desteği veren çeşitli çevrelerin de bir zamanlar savunduğu bu görüş gerçeği yansıtmakta mıdır? Önce ILIMLI İSLAM kavramını açalım. Buradaki ılımlı sözcüğü, böyle yazılır ama uyumlu okunmalıdır. Ilımlı’ dan amaçlanan, kapitalizmle uyum sağlamış ve emperyalizmin evrensel ve bölgesel planlarında kendine düşen rolleri oynamaya hazır olmak durumudur. Arap Baharı furyasının ülkelerinde ve Türkiye’de filizlenen Ilımlı İslam’ın sürdürülebilir kalkınma, gelir dağılımında denge umurunda olmasa bile sistemin asgari müştereği olan kapitalist demokrasinin koşullarını yerine getirmesi, kendisine düşen rolü başarıyla oynamasının önkoşuludur.  İslam modelinin bir zamanlar en parlak başarı örneği olarak gösterilen AKP, başlangıçta çizilmiş olan yol haritasına uygun seyretmekteydi. Gerçi, sistemin daha başında bazı aksaklıklar görünmüyor da değildi. Ortadoğu’daki Amerikan planının uygulanması konusunda AKP bütün ağırlığını koymasına karşın, henüz ilk adımda 1 Mart tezkeresini Meclis’ten geçiremeyerek daha başta bir fiyasko ile karşılaşmıştı; ama AKP’nin iyi niyetinden kuşkuya düşmeyen Atlantik ötesi işverenler başarısızlığı yeni yolda ilk adımlarını atmaya başlayan ılımlı İslam’ın beceriksizliğine vermiş ve cezayı orduya kesmişti. AKP’nin gizli gündemi, kendisine yüklenen ılımlılık yani uysallık işlevini yeterince yerine getirip rolünü gereğince oynamasına engel oluyordu. İhvancı siyasal İslam emperyalizmin bekçisi rolünü oynayıp bir yandan da kendi gizli gündemini de bir alt emperyalist olarak uygulamaya çalışırken üstesinden gelemediği aksaklıklara yol açıyordu. Uluslararası planda beceriksizliğinin yanı sıra gizli gündeminin kaçınılmaz sonucu olan İhvan dayanışması yüzünden bocalayan AKP, iç alanda da gerekli uyumu gösteremiyordu. Siyasal İslam’ın gizli gündemine toplumun çeşitli kesimlerinden yükselen itirazları demokratik çerçeve içinde gideremeyen AKP, çok geniş bir tabana yayılmakta olduğunu ilk kez Gezi Olayları sırasında gördüğü toplumsal muhalefet karşısında çaresiz kaldıkça, demokrasiden uzaklaşarak totaliter rejimin korkunç baskısını artırıyordu. Siyasal İslam oyununun senaryosunu yazanlar, aslında takviminde demokrasi bulunmayan hareketin, zaman içinde toplumdan gelen itirazlar karşısında esneyerek ‘siyasal İslam’ dan muhafazakâr demokrasiye dönüşeceğini ileri sürmekteydiler. Türkiye’deki AKP ve başka coğrafyalardaki İhvancı örgütlerin iktidarları böyle bir gelişmenin olamayacağını gayet çarpıcı bir biçimde kanıtlamıştır. AK Parti 20 yıllık iktidarıyla, yağma ve talan ekonomisinin, tek adam rejiminin, keyfiliğin, adaletin yerine çoğu çevrelerin ifade ettiği gibi zalimliğin kaim olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Yine kimi çevrelerin ifade ettiği üzere Bunlar yalnız AKP’ye özgü olmayıp siyasal İslam felsefesinin ortak nitelikleridir. Tüm bu vurgulayarak ifade ettiğim görüşlerimde sizce yanılıyor muyum?.