AK PARTİ’YE KARŞI SOL VE SAĞ NEDEN VE NASIL YAKINLAŞTI?.
Türkiye’de AKP iktidarının, “siyasal İslamcı yaşam tarzı dayatmasından tüm antidemokratik uygulamalarına kadar” yürüttüğü baskıcı politikalar Türkiye’de sağı ve solu yakınlaştırarak bir araya getirdiği ve böylece 6’lı masanın kaçınılmaz biçimde oluşturulduğu belirtilmektedir. Zaten CHP ve İYİ Parti başta olmak üzere altılı muhalefet yakınlaşmasına dikkatle bakıldığında bu savın doğru olduğu görülmektedir.
Bir anlamda, AK Parti iktidarından kaynaklanan ve bu iktidarın ardılından gelen korku ve endişeler yani, “toplumda yaratılan keskin kutuplaştırma politikaları” seçim güvenliği endişeleriyle gündeme getirilen paramiliter oluşum SADAT, Türkçe’den Arapçaya dönüşümün ayak sesleri sayılabilecek kimi uygulamalara kadar uzanan şeriat çağrışımı yapan söylev, demeçlerle izlenen ve gözlenen bazı politik süreçler, kanaatimce şu sonuçları doğurmuştur; Daha dün demokrasiye “epeyce mesafeli duran” muhafazakâr çevreler, demokrasinin ne büyük bir nimet olduğunu, AKP’nin yukarıda bazılarını belirttiğim kimi politikaları ve bazı uygulamaları sayesinde gayet net biçimde anlamaya hatta algılamaya başladılar. Kimi SADAT’çı figürlerin Ankara’da üst makamlarla “sıcak ve yakın ilişkileri” gözlerinin açılmasına neden oldu. Ülkenin nereye götürülmek istendiği, geç de olsa bir bakıma anlaşıldı. Laiklik denildiğinde daha önce fellik fellik kaçan ve korkan kimi siyasetçiler ve onların güç odaklar, laiklik olmadan, kendilerinin de özgürlüklerinin kısıtlanacağını yaşam alanlarının yok edileceğini birden bire keşfettiler!.
Daha düne kadar çekindikleri ve uzak durdukları laikliğin, kendileri için de ‘vazgeçilmez ve kaçınılmaz bir varlık nedeni’ olduğunu gördüler. Atatürk’e ve ilkelerine mesafeli duran merkez sağ ve merkez sağın daha sağındaki siyaset güç odakları Atatürk ve devrimlerinin, kendileri tarafından da desteklenmesi gerektiğini, ‘AKP’nin 20 yıllık bazı iktidar uygulamaları(!) sayesinde’ nihayet anladılar hatta kavradılar. Bu sayede kimi ‘ikinci cumhuriyetçiler’ ve ‘Batıcı liberaller’ siyasal İslamcı çizgide apaçık izlenmeye başlanan politikalara daha düne kadar hoşgörüyle bakmanın, ülkeyi hangi felaketlere sürükleyebileceğini, özellikle son 10 hatta 12 yılda gerçekleşen kimi uygulamalar sonucu, sonunda kabul etmek zorunda kaldılar. Hele ki, ‘tek adam rejimini’ başlarda destekleyenlerin bazıları da ancak kendi başları belaya girince bu yolun ülkeyi nereye götürdüğünü nihayet anlayabildiler. Gerçekten de 20 yıllık AK Parti iktidarının bazı uygulamalarının büyük bir çoğunluk üzerinde yarattığı korku ve büyük tedirginlik, muhalefet cephesinde ilginç sonuçlar doğurmuştur. Daha dün, aralarında işbirliği yapması ‘olanaksız gibi görünen’ kimi kesimler, yakınlaştılar ve muhalefet cephesinde birleştiler. Dahası daha düne kadar AK Parti içinde bulunan bazıları da adeta korkup kaçarsına bu yeni oluşuma katıldılar. Örneğin; Atatürk Havalimanı’nın yok yere yıkılması milyarlarca dolarlık büyük bir bedelin ötesinde, ‘simgesel ve siyasal anlam içeren ötekileştirme, kutuplaştırma, kaynak israfı ve kaynak transferinin iç içe geçtiği dev bir operasyondur.’ Şöyle ki; 1979 yılında Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı’nın bir parçası olarak düşünülen “İstanbul Dünya Ticaret Merkezi” önerisi dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve başkanlık ettiği Bakanlar kurulu tarafından benimsenmiş kabul edilmişti. Bu öneri kapsamında hazırlanan proje, Atatürk Havalimanı’nın entegre bir parçası olarak yıllar sonra da olsa yani 1980’lerin sonların başlanıp 1990’larda uygulamaya konuldu. Atatürk Havalimanının nakli ve Yeşilköy’de bulunan milyarca Dolarlık tesislerin yok yere terk edilmesi ile birlikte, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi de işlevini tamamen kaybetmiş ve ortadan kalkmış oldu. Bu alanda yapılan onca yatırım da işlevini tamamen kaybetti ve çöpe atıldı. Atatürk Havalimanının yıkımı için vurulan kazmalar, yalnız havacılığı ve onun altyapısını değil, ona bağlı tüm dolaylı yatırımları da yok etti. Tüm bunlar olurken bir de oturmuş, bu ülke nasıl böyle bir ekonomik kriz içine girdi? diye kara kara düşünmek adeta, bir ‘kara mizahtır, dahası akıl tutulmasının aymazlık halinin tipik bir örneği hatta daniskasıdır!..
Daha önceki süreçlerde SEKA’lardan şeker fabrikalarına kadar her şeyi yıkarak ve yok ederek ne yazıktır ki ülkemiz bu hale getirilmiş oldu. Bu düpedüz ayranı yok içmeye…. (Gerisini söylemeyi sizlere bırakıyorum!..)
İşte tüm bu nedenlerledir ki, zamanında yani 2023 Haziran’ında veya önümüzdeki 2022 sonbaharında erken yapılabilecekmiş görünen Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri bizler açısından artık bir ‘VAROLUŞ MESELESİ’ haline gelmiştir. BU SAATTEN SONRA ARTIK KİMSE KİMSEYİ BOŞ YERE KANDIRMASIN, ALDATMASIN, AVUTMASIN!..
Yorum yapın