“Oraya Ne Yapmaya Gittiler?”

Hac ve Ümre, Müslümanlar için manevi derinliği olan, kalben Allah'a yönelişin ve Resulullah'ın izinden gidişin en önemli göstergelerindendir. Bu ibadetlerin amacı, dünya meşgalelerinden sıyrılarak tam bir teslimiyetle Allah'a kulluk etmek, günahlar için af dilemek, nefsi terbiye etmek ve manevi arınma sağlamaktır. Kâbe’nin tavafı, Safa ile Merve arasında sa'y, Arafat vakfesi gibi ritüeller, kulun Allah ile arasındaki bağı güçlendirmesi, tevazu ve şükür duygularını pekiştirmesi içindir. Bu kutsal yolculuk, kişinin kendi içine dönerek ruhsal bir dönüşüm yaşaması hedeflenir.

Ancak günümüzde, sosyal medyanın hayatımızın her alanına nüfuz etmesiyle birlikte, Hac ve Ümre ibadetleri de bu dijitalleşmeden nasibini almaktadır. Kutsal topraklardan paylaşılan "selfie"ler, yemek detayları, otel görüntüleri ve hatta "X ailesine Kâbe’den selamlar" notlu kâğıtlarla çekilen fotoğraflar, bilindiği gibi oldukça yaygın hale gelmiştir. Bu durum, pek çok kişinin kafasında "Oraya ne yapmaya gittiler?" sorusunu uyandırmaktadır.

Elbette, modern çağın getirdiği iletişim imkânlarını tamamen reddetmek mümkün değildir. Sevdikleriyle bu anları paylaşmak isteyenlerin veya yaşadıkları manevi duyguları ifade etme ihtiyacı hissedenlerin varlığı anlaşılabilir. Ancak; paylaşımın sınırları ve amacı burada önem kazanmaktadır. Bir ibadetin, adeta bir "turistik gezi" gibi sunulması, manevi yönünün önüne maddi unsurların geçmesi veya gösterişe dönüşmesi, ibadetin özünden uzaklaşma riski taşımaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ibadetlerde riyadan (gösterişten) sakınmayı öğütlemiştir. Kutsal mekânlarda çekilen bu tarz fotoğraflar ve detaylı paylaşımlar, maalesef bu riya endişesini akıllara getirmektedir. Zira asıl gaye, ibadetin Allah rızası için yapılması ve manevi kazancın kişinin kendi kalbinde olmasıdır, başkaları tarafından beğenilmesi veya takdir edilmesi değildir.

 

Hac veya Ümre

Dönüşü Kutlamaları

Hac veya Ümreden dönenler için  karşılama veya parti düzenleme modası da son zamanlarda yaygınlaşmıştır. Bu, bir yandan yakın çevrenin Hacı veya Ümreciyi tebrik etme, özlemini giderme ve onunla bu sevincini paylaşma isteğinden kaynaklanabilir. Sevdiklerimizin kutsal bir vazifeyi yerine getirmesinden duyduğumuz mutluluğu ifade etmek, kültürel bir gelenek olarak da görülebilir.

Ancak; bu kutlamalar da bazen aşırıya kaçabilmekte, adeta bir düğün veya özel davet havasına bürünebilmektedir. Burada da yine gösteriş endişesi ortaya çıkmaktadır. Hac ve Ümre, mütevazı ve içten bir ibadetken, dönüşteki kutlamaların maddi boyutunun ön plana çıkması, ibadetin getirdiği manevi arınma ve tevazu hissine ters düşebilmektedir. Önemli olan, kişinin bu yolculuktan nasıl bir değişimle döndüğü, manevi olarak ne kazandığıdır; düzenlenen partinin büyüklüğü veya gösterişi değildir.

Hac ve Ümre ibadetleri, modern çağın getirdiği dijital alışkanlıklar ve sosyal beklentiler karşısında özünü koruma mücadelesi vermektedir. Önemli olan, bu kutsal yolculuğun amacını her zaman akılda tutmak ve ibadetlerin ruhuna uygun bir şekilde yerine getirilmesini sağlamaktır. Maneviyatın, gösterişin ve maddi unsurların önüne geçmesi gerektiği unutulmamalıdır.