Bir Zamanlar Toprak Kokan
O Lezzet Nereye Gitti?
Güneydoğu'nun fıstığı, Karadeniz'in fındığı neyse Balıkesir'in de kendine has, mis kokulu kavunu oydu. Hani şu bahar gelsin de tarlalar şenlensin diye beklediğimiz, yaz sıcağında buz gibi, mis gibi dilimleyip yediğimiz, tadından çatlayan, yedikçe yiyesi gelen o kavun... Neredeyse yok artık.
"Nerede o eski kavunlar?" diye soruyor insan. Eskiden köy yollarında, şehrin girişinde yığılırdı kamyonlar dolusu kavunlar. Her biri bir başka güzel, her biri bir başka tatlı. Çandır'dan, Hotaşlar'dan, çevre köylerden gelen o kokusuyla insanı baştan çıkaran kavunlar... Şimdi ne tarlalar o kadar dolu, ne de tezgâhlar o kadar renkli.
Peki, nereye gitti bu lezzet? Toprak mı küstü, çiftçi mi yoruldu? Gelin, hep birlikte bakalım:
Çiftçinin Beli Büküldü: Mazot, gübre, ilaç... Her şeyin fiyatı aldı başını gitti. Bir tohumu toprağa atıp, onu büyütüp, hasat etmek artık altın değerinde. Çiftçi de haklı olarak daha az masraflı, daha çok para getiren ürünlere yöneldi. Kavun öyle narin bir şey ki, bakımı zor, masrafı çok.
İklimin Dili Değişti: Eskiden mevsimler belliydi. Yağmur yağacağı zaman yağar, güneş açacağı zaman açardı. Ama şimdi ne olduğu belirsiz. Yağmur bir anda seller getiriyor, güneş yakıp kavuruyor. Kavun bu dengesizliği hiç sevmedi, verim düştü.
Pazarın Gözü Başka Yerde: Şimdi marketler, her yeri saran zincir mağazalar... Onlar da diyor ki, "bize dayanıklı kavun lazım, raf ömrü uzun olsun." Bizim Balıkesir kavunu öyle narin ki, dalından koptu mu lezzeti hemen ortaya çıkar, öyle aylarca depoda durmaz. Pazarda değerini bulamayınca, çiftçi de ne yapsın?
Gençler Köyden Kaçtı: "Baba, dede mesleği" dedik ama şimdi gençler şehirde, başka işlerin peşinde. Tarlayla, toprakla uğraşacak genç kalmadı. Tecrübeli ustalar yoruldu, yenisi gelmedi. Bilgi birikimi de, o gelenek de yavaş yavaş kayboldu.
Hibrit Tohumlar Bastı: Piyasayı "hibrit" dedikleri, verimi yüksek ama tadı olmayan kavunlar sardı. Görüntüsü güzel, nakliyeye dayanıklı ama ne kokusu var ne de tadı. Onlar çoğalınca bizim mis kokulu, canım kavunumuz azaldı.
Balıkesir kavununu yeniden sofralarımıza getirmek için bu işe gönül verenler, çiftçiler, hatta hepimiz bir şeyler yapmalıyız. Yoksa bu eşsiz lezzet, sadece hatıralarda kalacak bir efsaneye dönüşecek.
Siz de köyünüzde, mahallenizde Balıkesir kavununu özleyenlerden misiniz? Belki de bu yazıyı okuyan bir çiftçimiz, "Ben varım!" der ve o bereketli toprakları yeniden şenlendirir. Kim bilir...
-*-*-
DİJİTAL ÇAĞIN YALNIZLIĞI
İletişim araçlarının hiç olmadığı kadar geliştiği, sosyal medya platformlarında binlerce "arkadaşa" sahip olabildiğimiz bir çağdayız. Her an her yerden dünyaya bağlanabiliyor, sevdiklerimizle görüntülü konuşabiliyoruz. Ancak tüm bu bağlantıya rağmen, ironik bir şekilde dijital çağın yalnızlığı da giderek daha belirgin bir sorun haline geliyor. Ekranların ardına gizlenen bu yalnızlık, modern insanın en büyük paradokslarından biri.
Paradoks tam da burada yatıyor: Daha fazla bağlantı, daha fazla kopukluğa yol açabiliyor.
Sanal dünyadaki etkileşimler, gerçek hayattaki yüz yüze iletişimin yerini alıyor. Bir kafede herkesin akıllı telefonuna gömüldüğünü, aile yemeklerinde bile sohbetin yerini sosyal medya akışlarının aldığını görmek artık şaşırtıcı değil. Bu durum, derin ve anlamlı bağlar kurma yeteneğimizi zayıflatıyor. Gerçek duyguların ve empatinin aktarıldığı fziksel etkileşimler azaldıkça, insanlar kendilerini daha izole hissediyor.
Sosyal medya platformları, başkalarının "mükemmel" hayatlarına tanıklık ettiğimiz birer vitrine dönüşebiliyor. Sürekli olarak başkalarının başarılarını, tatillerini veya mutlu anlarını görmek, kendi hayatımızın yetersiz olduğu hissini pekiştirebiliyor. Bu durum, özellikle gençlerde kıyaslama, yetersizlik ve anksiyete duygularını tetikleyerek yalnızlık hissini daha da artırıyor. Sanal "beğeniler" ve yorumlar, gerçek bir aidiyet duygusu yaratmakta yetersiz kalabiliyor.
-*-*-
Balıkesir'de boğulma olayları ve önlemler
Balıkesir'de özellikle yaz aylarında deniz, dere, baraj ve havuz gibi yerlerde ne yazık ki boğulma olayları yaşanıyor. Bu olayların temel nedenleri ve alınabilecek önlemler şunlar:
BOĞULMA NEDENLERİ
Yetersiz Yüzme Bilgisi: Yüzme bilmeyen veya yeterince iyi yüzemeyen kişilerin suya girmesi en büyük risk.
Risk Alma ve Aşırı Güven: Kişilerin kendi becerilerini abartması, alkol veya madde kullanımı ile suya girmesi.
Su Koşulları: Akıntı, dalga, ani derinleşme gibi tehlikeli durumları göz ardı etme.
Dikkatsizlik: Özellikle çocukların ve yaşlıların gözetimsiz bırakılması.
Panik: Suya düştüğünde yaşanan panik hali.
Sağlık Sorunları: Kalp krizi, sara nöbeti gibi ani rahatsızlıklar.
Cankurtaran Eksikliği: Yetersiz cankurtaran sayısı veya ekipman eksikliği.
NASIL TEDBİR ALINMALI?
Yüzme Eğitimi: Herkesin yüzme öğrenmesi şart. Belediyeler bu konuda kurslar düzenleyebilir.
Su Güvenliği Bilinci: Boğulmanın sessizce gerçekleştiği ve "boğulma dalgasız olur" bilinci yaygınlaştırılmalı.
Kurallara Uyma: Alkollüyken suya girmemek, çocukları yalnız bırakmamak gibi temel kurallara riayet edilmeli.
Rip Akıntısı Bilgisi: Çeken akıntılar hakkında halk bilgilendirilmeli.
Can Yeleği: Tekne ve sandal gezilerinde can yeleği kullanımı zorunlu olmalı.
Uyarı Levhaları: Ani derinleşen veya tehlikeli bölgeler işaretlenmeli.
BALIKESİR'DE EK ÖNLEMLER
NELER OLABİLİR?
Cankurtaran Sayısı ve Eğitimi: Plajlarda cankurtaran sayısı artırılmalı ve düzenli eğitimden geçirilmeli.
Yerel Kampanyalar: Su güvenliği ve yüzme eğitimleri konularında halkı bilinçlendiren kampanyalar düzenlenmeli.
Riskli Bölgeler: Tehlikeli bölgeler net olarak belirlenip gerekirse yüzmeye kapatılmalı.
YÜZME BİLMEDEN DERİN
SUYA GİRME NEDENLERİ
Yanlış Algı: "Bana bir şey olmaz" gibi hatalı düşünceler ve aşırı cesaret.
Bilgi Eksikliği: Suya girmenin riskleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmama.
Akran Baskısı: Özellikle gençlerde arkadaşlar arasında oluşan baskı.
Panik Yönetimi Eksikliği: Tehlikede nasıl davranılacağını bilmeme.
BOĞULMANIN YAŞLA İLİŞKİSİ
Boğulma olaylarının yaşla ilgisi var:
Küçük Çocuklar (0-4 yaş): Ebeveyn gözetimindeki anlık boşluklar nedeniyle en riskli grup.
Çocuklar ve Ergenler (5-14 yaş): Yüzme becerileri tam gelişmemiş veya risk algısı düşük olabilirler.
Genç Yetişkinler (15-25 yaş): Aşırı güven, alkol/madde kullanımı ve adrenalin arayışı nedeniyle riskli davranışlar sergileyebilirler.
Yetişkinler ve Yaşlılar: Sağlık sorunları (kalp krizi vb.) ve fiziksel güçsüzlük risk faktörleridir.
Her yaş grubunun farklı riskleri olduğundan, önlemler yaşa özel olarak alınmalı. Su keyifli bir aktivite olsa da, güvenlik her zaman öncelik olmalı.
Yorum yapın