Son yıllarda zenginliğin bir araç olduğu unutularak erişilmesi gereken her şey şeklinde görülmesi büyük bir yanılgı olarak karşımıza çıkmaktadır. Herkes zengin olma hayalini kurarken yol hep kısadır. Zenginlik servet ve para ise bunun ömrü değişkendir ve etkisi duruma göre yön değiştirir.
Asıl zenginlik irade, isteme, planlı ve dengeli çalışma olduğu halde. Bunun yerine mal ve parayı koymak, yapılabilecek en büyük hatadır.
Zenginlik kişinin ahlaki gelişiminde de önemli bir rol oynar. Kimilerinde fazla zenginlik şımarıklığa, kimilerinde ise fakirlik başkaldırıya ve nefrete yol açar.
Kimileri ise para uğruna hırsızlık yapar. Cinayet işler. İşte kişinin gelişimini bu kadar etkileyen zenginlik, insanların fikir dünyasını da etkiler.
Ama bilinmelidir ki; mal ve para zenginliği başarısızlığa neden olabilir. Kafa ve gönül zenginliği de maddi zenginliğe dönüşebilir.
Maddi durumu yeterli kişilerden çoğu zaman şımarıklık, cinsellik ve ortama uyumsuzluk gözlenir. Bu durum bu kişilerin başarısızlıklarında önemli bir rol oynamıştır. Aslında zenginlik düzenli ve disiplinli çalışmayla birleşirse ortaya müthiş bir başarı çıkacaktır. Öyle ise durmayın çalışın…

Günün Fıkrası
Cevaplarımı kontrol ediyorum
Temel üniversitede bir dersin sınavına girmiş. Sınav test şeklindeymiş. Temel her soruda yazı tura atarak cevap veriyormuş. Sınav süresi dolmuş öğrenciler birer birer cevap kâğıtlarını teslim etmiş. Kâğıdını vermeyen bir tek Temel kalmış hala yazı tura atıyormuş. Öğretmen gelip Temel’in karşısına dikilmiş:
– Yahu Temel çalışmamışsın belli. Cevapları yazı tura atarak veriyorsun, hala bitiremedin mi?
Temel:
– Hocam bir saat önce bitirdim ama demiş. Cevaplarımı kontrol ediyorum!…
Günün Sözü
Küçük bir hakikat, büyük bir yalandan iyidir.
(Meglio è la piccola certezza che la gran bugia)
—Leonardo Da Vinci

/////

Kaleyi teslim etmek için vezir yapılmadım

Mısır ve Filistin’i kolaylıkla zapt eden Napolyon, Akka Kalesi’nin de bir-iki gün içinde düşeceğini hayal etmiş ve Cezzar Ahmed Paşa’ya şu mektubu yazmıştı: “İşte kalenin duvarları önüne geldim. Bir ihtiyarın geri kalmış birkaç günlük ömrünü almak bana bir şey kazandırmaz. Seninle savaşmak istemiyorum. Benimle dost ol ve kaleyi teslim et!”
Cezzar Ahmed Paşa’nın bu mektuba verdiği cevap şudur:
“Allah’a hamd olsun gücümüz yetiyor, elimiz silah tutuyor. Geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de cenklerde geçiririz!”
Ünlü Fransız generali, Paşa’nın bu cevabını okuyunca etrafındakilere der ki:
“Anlaşıldı, bu ihtiyar bizim birkaç günümüzü heba edecek ama merak etmeyin, iki gün sonra şehrin ortasındayız.”
Napolyon’un Akka muhasarası tam 64 gün devam eder. Her gün biraz daha artan baskı hiçbir netice vermez, Fransızların her hücumu püskürtülür ve ağır kayıplar verdirilir. Yenilmez unvanı taşıyan Napolyon, kaledekilerin akıllara durgunluk veren kahramanlığı karşısında şaşırıp kalmıştır. Yüksek rütbeli bir subayını kaleye gönderir ve direnmenin netice vermeyeceğini, şehir teslim edilirse Paşa’nın ordusu ve ağırlıklarıyla beraber istediği yere gitmesine -güya- müsaade edeceğini bildirir. Ama Cezzar Ahmed Paşa’dan aldığı cevap şudur:
“Devlet bizi bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı. Ben Cezzar Ahmed Paşa, şehitlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem!..”
Paşanın bu cevabı Napolyon’u çileden çıkarır. Yaptığı yeni planlarla topçular gece gündüz Akka kalesini dövdü. Ne var ki açılan gediklerden şehre girebilenler Osmanlı süngüsü ile yok edilirler.
Bu müthiş hezimetle “Kader beni bir ihtiyarın oyuncağı yaptı” diye avaz avaz haykıran yenilmez unvanlı Napolyon, ordusunun yarısını kaybeder ve nihayet 21 Mayıs’ta çekilmeye karar verir ve ağırlıklarını kumlara gömüp, Kahire’ye geri döner. Orada da işleri umduğu gibi gitmeyen Napolyon 25 Temmuz 1799’da iki gemiyle gizlice Mısır’dan kaçarken, ordusunu Mısır’da bırakmış bir başkomutan olarak hayatının en büyük dersini Osmanlı’dan almıştır. Tarih, Napolyon’un şu sözünü kaydeder:
“Akka’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirecektim!”