YENİLİKÇİ İSLAMİ YORUMLAR..

Özellikle son 90- 100 yıllık süreçte İslam’ın yeniden yorumlanma çabalarının büyük ölçüde düşünsel
bir birikim doğurduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak bu düşünsel birikimin sonucu oluşan
beyinlerin, dar kafalı gelenekçiler tarafından her fırsatta ve her vesileyle mahkûm edilmeye çalışıldığı
da bilinmektedir. Ancak tüm bu olumsuzluklara yani bütün mahkumiyet uğraşılarına rağmen on
yıllardır beyinlerde oluşan 'modernist İslami yorumlardan' zaman zaman o dar kafalı gelenekçilerin
de yararlandığını biliyor, izliyor ve dolayısıyla görüyoruz. Bu arada merhum Yaşar Nuri Öztürk hocanın
görüşlerini 'modernist İslam' düşüncesinin ne önemli ürünleri, daha doğru bir ifadeyle kazanımları
olduğunu belirtmek gerekiyor. Modernist İslam'a çok değerli yorumlar getiren Cemaleddin Afgani,
Muhammed Abduh, Reşit Rıza, Musa Carullah, Fazlur Rahman gibi isimler günümüzde bile İslami
çevrelerde epeyce tartışılmakta ve konuşulşmaktadır. O isimlerin aleyhinde bir yığın sözler
söylenmekte, görüşlerine karşı yazılar, kitaplar kaleme alınmaktadır. Ancak buna rağmen onların
düşünsel ürünlerinin bütün İslam dünyasında nasıl etkiler meydana getirdiğini ve halen de getirmekte
olduğunu kim göz ardı edebilir, yani yadsıyabilir ki!.
Elbette ki bizden biri olduğu için Türkiye’de ilahiyat camiası içinde büyük bir yere sahip olan ve yıllar
önce yitirdiğimiz Yaşar Nuri Öztürk hocanın görüşlerini 'modernist İslam' düşüncesinin en önemli
ürünleri olarak değerlendirmek durumundayız. İslam’ın modern yorumu, çağdaş İslami yaşam yahut
İslam’ın tecdidi denilen bir nevi güncellenmesi konusunda üretken, yaratıcı çalışmalar ve bu yöndeki
düşünsel ürünler açısından gerek Türkiye’de gerekse İslam dünyasında artık eskiye nazaran çok daha
fazla sayıda isme tanık olmaktayız. Bu durum yaşamın ve tarihin akışı bağlamında kaçınılmaz bir
sonuçtur. Şöyle ki;
Bir yanda dini her unsuruyla ve her boyutuyla donuk, durağan ve değişmez bir yapı gibi kabul eden
gelenekçiler öbür yanda ise yaşamın devingenliği ve aklın zorlamasıyla İslam’ı yeniden yorumlama
ve çağa uyarlama çabasının cesur failleri…
Bu iki cephenin mücadelesi aslında İslam tarihinin her aşamasında mevcuttu. Öyle ki buna Hazreti
Muhammed’in vefatının ardından kısa bir süre sonra bile tanık olunmuştur. Ancak dinin görüş ve
inançlarının değişkenliği ve hatta devingenliği peygamber sonrası dönemde başlayan sürece
hasredilemeyecek düzeyde köklüdür..
Ne kadar köklü olduğunu şöyle açıklayabiliriz; Semavi dinler tarihinin her aşamasında sözünü ettiğim
bu kök görülmektedir. Kutsal kitapların ardı ardına gelişi, peygamberlerin belli aralıklarla ortaya
çıkması, din olgusunun devingen ve değişkenliği gerçeğini işaret etmiyor mu? Elbette ediyor. Ancak
kabul etmeliyiz ki, bu durum, doğrudan doğruya son peygamberin yani Hz. Muhammed'in
egemenliğinin devam ettiği yıllarda da söz konusuydu. O halde aklımıza ve gönlümüze etki edilen
bir takım boş inançlardan yansıyan kimi tabuları yıkarak cesaretle söylemeliyiz ki, İslam’ın
yenilenme gereksinimi günümüz Müslümanlarının en yaşamsal meselesi olarak görülmek ve kabul
edilmek zorundadır. Çünkü İslam daha oluşum aşamasındayken bile kendini yenileyen bir dindi. Bu
yenilenmenin önceki dinlerin oluşum aşamalarında da söz konusu olduğunu tahmin etmek zor
değildi. Çünkü İslami deneyimler bize bu tahmini yapmak için gerekli pek çok veri sunmaktadır..
Şimdi bu bağlamda, İslam’ın oluşum aşamasındaki yenilenmeye dair şöyle sav ortaya konulabilir.
Semavi yani tek tanrılı dinlerin sonuncusu olan İslam, yaklaşık 14 asırlık bir tarihe sahiptir. Bu uzun
tarih süreci içerisinde İslam’ın geçirdiği süreçler diğer dinlerden pek farklı değildir. Her din doğduğu
zamandan bir süre sonra farklı görüşler çerçevesinde bir takım akımlara yani mezheplere ayrılmıştır.
Hatta mezhep altı oluşumlar da söz konusu olmuştur. Bu durum dinler tarihi açısından neredeyse
kaçınılmaz bir toplumsal yazgı gibi görünmektedir. Çünkü dinler tarihi dediğimiz büyük anlatı madeni,
bize bu durumun asla inkar edilemez örneklerini sunmaktadır. İslam dini de gerek Peygamberimiz
Hazreti Muhammed hayatta iken yaşadığı oluşum sürecinde, gerekse onun vefatından sonra başlayan
oluşum sonrası dönemde pek çok değişikliklere uğramıştır. Çok ciddi ve değerli tarihsel kaynaklardan
edindiğim ve derlediğim bilgiler çerçevesinde ifade ediyorum ki;

Peygamberimiz Hazreti Muhammed hayatta iken yani İslam’ın oluşum süreci devam ederken dahi,
zamanla bir kısım hüküm ve kuralların değiştiğini kesin olarak bilinmektedir. Nitekim bu gerçek,
kutsal kitabımız Kuran- ı Kerim'de 'nesh' ayetleri ile çok açık bir biçimde ifade edilmektedir.
(Meraklısı açıp bakar ve okur, ne demek istediğimi anlar!.)
Nesh kavramı ile birlikte bir de 'Mekkilik' ve 'Medenilik' meselesi de İslam’ın oluşum aşamasındaki
tecdidin yani yenilenmenin nasıl oluştuğu noktasında bize son derece çarpıcı bilgiler sunmaktadır. Bir
de şu 'nesh' konusuna dair birkaç kelam daha etmek gerekirse şu hususları da belirtmek gerekiyor;
Bazıları Kuran-ı Kerim'de asla nesh'e yer olmadığını iddia ederken, aslında Kur’an’ın kendisinin nesh'e
dair ayetlerin içeriğinde olduğunu görülmektedir. Her ne kadar birileri ısrarla nesh'e karşı çıkarak söz
konusu ayetleri eğip bükerek farklı yorumlasalar da Kur’an’ın nesh'ten bahseden ayetleri apaçık bir
biçimde ortadadır. Şöyle ki; Dişi Sığır Bölümü 106. Söz / Bakara Suresi 106. Ayette şöyle
denilmektedir: “Biz bir ayeti siler veya onu unutturursak yerine daha iyisini ya da benzerini
getiririz…”
Evet, bu ayette bir ayetin silinmesinden yani nesh edilmesinden yahut diğer bir ifadeyle hükmünün
ortadan kaldırılmasından söz edilmektedir. Böyle bir durumda yeni bir hüküm için yeni bir ayetin
yahut benzer bir ayetin getirileceği belirtilmektedir. Nesh konusu ile ilgili bir ayet de Bal Arısı Bölümü
101. Söz / Nahl Suresi 101. Ayettir. Söz konusu ayette şöyle denilmektedir: “Biz bir ayeti değiştirip
yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmekte iken inkarcılar elçiye;
sen ancak bir iftiracısın, dediler. Hayır, öyle değil; onların çoğu bilmezler.” Neshin anlatıldığı bu
ayetler, İslam’ın oluşum sürecindeki yenilenmeleri ifade eden ayetlerdir. Ayet ve surelerin
kategorizasyonu noktasında başvurulan bir yöntem olarak 'Mekki ayetler' ve 'Medenî ayetler'
gerçeği de bahsettiğimiz yenilenmenin bir diğer ifadesidir. Bu arada şunu da belirteyim ki, eksik
kalmasın; Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mekke’de iken vahyedilen ayetlere Mekki,
Medine’de iken vahyedilen ayetlere ise Medenî ayetler denilmektedir..
Bazı Mekki ayetlerin Medenî ayetlerle neshedildiği ve koşullar değiştiği için Mekke’de ortaya konulan
bir kısım hükümlerim Medine’de değiştirildiği gerçeği tefsir külliyatının pek çok parçasında mevzu
edilmektedir. "Peki kardeşim sen bütün bunları nereden biliyorsun, ilahiyaçı mısın, yoksa hengi
dergahta, medresede İslam tarihi dersleri aldın?" gibisinden sorular soracak olursanız, yanıtım
şudur; "Hayır hiçbiri değil. Sadece ve sadece okudum, araştırdım. Okumak ve araştırmak için
günümüzde bulunmaz bir nimet olan İnternet'ten faydalandım. İslam tarihini, tevsirleri ve
ilahiyatçıların makalelerini son satırına kadar okudum, o kadar! Bütün bunları yazmam, sizlere
aktarmam, sadece okumak ve araştırmaktan kaynaklanmaktadır!