ÜLKE NASIL İFLAS EDER?
Bir ülkenin iflas etmesi o ülkenin yükümlülüklerini yerine getirememesi anlamına geliyor. En büyük yükümlülük ekonomik anlamda ortaya çıkar. Yani bir ülke memur maaşlarını, borçlarını ödeyemiyorsa teknik anlamda iflas etmiş olarak kabul ediliyor. Bazı ülkeler var ki zaman içinde tarihin en büyük iflaslarını yaşamış durumda. Bazıları kendilerini toparlarken, bazıları ağır aksak, sömürge ülkesi olarak yollarına devam ediyorlar.
Gelişmiş ülke olmak adelet sistemine bağlıdır
Sosyal ve ekonomik anlamda gelişmiş bir ülke olabilmek için öncelikle kişi başına düşen milli gelirinizin yüksek olması gerekiyor. Yüksek milli gelire sahip ülkeler gelişmiş ülke olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ekonomik kriter ise sanayileşme düzeyidir. Sanayi sektörünün egemen olduğu ekonomiler gelişmiş sayılmaktadır. Uluslar arası arenada paranızın değerli olması ve değerini de koruması gerekiyor. Güvenilir bir adalet sistemimizin olması gerekiyor. Adalet ve hakkaniyet duygusu, kişinin vicdanını oluşturur. Toplumsal güven ve birliktelik ruhunu güçlendirir.
İflas öncesinde önce halk sürünür
Öncelikle ülkenin bütün kaynaklari yabancilara satılır borçlar ödenmeye çalışılır, zamanla ülkenin kaynakları yetmemeye başlar. uluslararası para kuruluşları devletin küçülmesini ister, kamu hizmeti yeniden tanımlanır, devletin eskiden bedava verdiği hizmetleri vatandaş parasını ödeyerek satın alır. uluslararası borç verenler hükümete baskı yapar, faizleri arttırmakla, verilen paraları kesmekle tehdit eder, ortamı ve yasaları yabancı yatırımcıların istediği hale getirtir. Bedava araziler, vergi teşvikleri, asgari ücretin düşürülmesi, sosyal güvenlik yükünün azaltılması. Daha sonra hükümet ekonomi politikası üretemez hale gelir. ülke sağılacak inek konumuna geldiginden iflas ettirilmez, yeni programlar, borç ertelemeleri gelir borç sirkülasyonu devam ettirilir, halk yokluk içinde sürünür gider.
Halkın özüne dönüşü başlar
ülke, borçları sildiğini ve ödemeyeceğini ilan eder. içe kapanır, kendi kendine yetmeye çalışır. halk, en fazla bir yıl içerisinde özüne döner. Kışın açlıktan ölmemek için tarlada çalışırken bulur kendini. Askeriye yönetime el koyar. ekonomi birkaç yıl içerisinde tamamen dibe vurur, askeri harcamalar mecburen bıçakla kesilmiş gibi kesilir. Üretim yok, sanayi yok, dış borç ödenemeyecek miktarlarda. Hükümet sistemi yok, kurtuluş reçetesi yok izlenecek yol haritası yok. sine-i millete dönüş başlar.
Bizlere ne kadar güçlü bir ülke bırakılmış
Bu çöküş sisteminde anlatılanlar size de Osmanlı’nın çöküş zamanlarını, Kurtuluş Savaşımızın başladığı günleri anımsattı mı?Bizlere ne kadar büyük ve güçlü bir ülke bırakılmış ki; Tüm milli kaynakları satılmış, en güzel toprakları Araplara peşkeş çekilmiş, Suriyelisinden Afgan’ına, Sudanlısındandan Iraklısına kadar mülteci kampına dönmüş ülkem halen ayakta. Dünyanın tarım arazisi bakımından en verimli topraklarına sahipken, savaşta olduğu halde Rusya’nın ayçiçek yağı taşıyan gemileri serbest bırakmasına seviniyoruz. Aslında “biz neden yağ ithal ediyoruz? Neden üretemiyoruz?”diye sorgulamaya başladığımızda aklımız başımıza gelmiş demektir. Bu ülke kolay kazanılmadı. Hem içerdeki düşmanla hem de dışarıdaki düşmanla savaşlar verdik. Tarihte küllerimizden defalarca yeniden doğduğumuzu yedi düvel biliyor. Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne diyor şiirinde; “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın.”
Sağlıcakla…
Gazete Damgadan alıntıdır.
Yorum yapın