YANLIŞ EĞİTİM

Eğitim sistemimizde sayılmayacak kadar pek çok yanlışlarımız var. Bu yanlışlardan biride karma eğitim sistemi denilen kızların ve erkeklerin eğitim için okullarda, sınıflarda bir arada olma yanlışlığı ve bu karma eğitim yanlışlığı Müslüman olmayan ülkelerde pek yanlış sayılmasa da Müslüman olan ülkelerde karma eğitim sistemi tamamen yanlış sayılır.

         Bugüne kadar görülmüştür ki bu karma eğitimle çocuklarımızın, gençlerimizin derslerde dikkatlerinin dağılması ile ders ortamlarında kızlar ve erkekler beyinlerindeki o karışık düşüncelerden kendilerini kurtaramadıklarından öğrencilerin yıllardan beri gerçek anlamda, dini ve ilmi bilgileri yeterince biz kendi çocuklarımıza ve gençlerimize veremediğimizden dolayı ülkemiz hala istenilen kalkınma düzeyde olamadığını bize bütün gösterge tabloları göstermektedir.

         Örneğin ülkemizde yeterli şekilde teknolojiler yok, savunma sanayileri, ilaç sanayileri yok. Fakat bununla beraber Ak Parti, Tayyip Başkan sayesinde bilhassa savunma sanayilerinde, ilaç sanayilerinde, büyük şehir hastaneleri yapılmasıyla çok sevindirici adımları da atmış olduk.

         Fakat maalesef bugüne kadar, gelmiş geçmiş hükümetler, ne teknolojiler nede silah sanayileri üretmek yerine hep laf ürete gelmişler. Örneğin 27 Mayıs darbesine alkış tutanlar ve aynı zamanda 27 Mayıs'ı gerçekleştiren darbeci generaller Türkiye'nin geleceği olan eğitim sistemimizi yaptıkları o darbe ile ülkemizin eğitim sistemini adeta hallaç pamuğuna çevirmişler. Şimdi düzelt bakalım düzeltebilirsen.

         Örneğin bir delinin bir kuyuya taş attığı kırk akıllının çıkaramadığı gibi. İşte bilindiği gibi gelmiş geçmiş pek çok hükümetler başta CHP olmak üzere yıllarca teknolojilere, savunma sanayilerine gerekli şekilde hiç el atmamışlar. Ne yapmışlar işte görüyorsunuz bugünlerde yaptıkları iş Selahattin Demirtaş, Osman Kavala serbest kalmalı demekten ve heykel yapmaktan başka CHP doğru dürüst yıllardan beri hiçbir şey yapamamışlar.

         İşte bilindiği gibi bizler çocuklarımıza durmadan hep kalın kalın ders kitapları okutarak adeta çocuklarımızın kafalarında bir sınav bunalımı yaratmaktan öte gidemiyoruz. Böylece çocuklar dershane, okul derken zar zor mezun oluyorlar sonrada ellerine diploma denilen bir kağıt parçaları veriyoruz. Ve sonrasında ise kimisi iş buluyor, kimisi devlet kapısında memur oluyor, kimisi ise gücü yok el ele kızlarla geziyor, kimisi de iş arayıp bulamayınca o da garsonluk yapıyor. Sözde gençlerde böylece üniversitelerde okumuş oluyorlar. Peki okumuş oluyorlar da ne oluyorlar?

         Örneğin bir dükkan sahibi hacca gider. Giderken yanında çalışan yardımcısına dükkanı emanet eder. Tabi bir ay sonra patron gelir. Dükkan sahibi hacı nasıl gitti işler ben yokken der. Çalışan adam ooo çok iyi gitti. Bak raflarda malzemeler bile azaldı der. Patron aferin aferin çok güzel birde kasaya bakalım der. Patron kasaya baktıktan sonra hemen yüzünü buruşturarak işler çok güzel gitti diyorsun fakat kasada yeterli para yok. İşte bizim gençlerimizde okusunlar adam olsunlar diye pek çok anne, babalar çocuklarına mezun oluncaya kadar durmadan para yetiştirmek için aylarını, yıllarını hep sıkıntılar içerisinde geçirirler.

         Mezun olup diplomalarını alanlar için artık okuma maratonu böylece bitmiş olur. Peki 70-80 seneden bu yana üniversitelerde gençlerimiz okudular, mezun oldular. Peki mezun oldular da ne yaptılar? Millet vekilleri, profesörler, dekanlar, milli eğitim bakanları onlarda ne yaptılar ki söyleyin bakalım. hani nerede teknolojiler daha akıllı bir cep telefonunu bile doğru dürüst yapamadık.

         Ve Bu yüzden ne yazık ki sadece akıllı cep telefonlarına biz ülke olarak 20 yıl içersinde milyarlarca dolar düşmanlarımıza para ödedik. İşte bak! Hayret ederek hep beraber görüyoruz o küçücük Güney Kore durmadan dünya'ya otomobiller, teknolojiler üretiyor. Kuzey Kore ise o da dünya'ya korku salan nükleer silahlar üretiyor. Bizim üniversitelerde ise her sene gençlerin ellerine birer kağıt parçaları vererek mezun ederler, sonra da ben profesörüm, rektörüm, dekanım diye övünüp dururlar.       

         Eğer biz ülke olarak, hala yıllardan beri nükleer silahlara sahip olmadıysak ve bugüne kadar da yerli otomobillerimizi yine yapmadıysak, o zaman bu çocuklar, üniversitelerde hepsi boşu boşuna okuyor demek olmuyor mu? Yani anlaşılan aynı hacca giden bir dükkan sahibi gibi, şunu sattık bunu aldık, işler güzel fakat ortada para yok, huzur yok, teknoloji yok sadece kalın kalın kitapları oku oku, yaz yaz oku. Maksat dostlar alışverişte görsün.

         Bir özlü söz derki "Öyle günler gelecek, nükleer silahlar bir ülkenin namusu olacak"