Ulusal kimlik bilincinden yoksun siyasal İslam, saltanat-hilafet dönemindeki tavrını bugün de sürdürmektedir. Dünyanın en büyük sömürgeci devletlerine ve onların yerli işbirlikçilerine karşı güç koşullar altında kazanılmış “Türk Ulusal Kurtuluş savaşının ve onun eşsiz başkomutanı Atatürk’ün adı tarih sayfalarından çıkarılmak istenmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çokuluslu yapısı içinde diğer ulusların gerisinde bırakılan Türk ulusu, bulunduğu her ortamda ulusal kimliklerini sergilemekten kaçınır, adeta Türk olduğunu söylemekten utanır hale getirilmişti. Çünkü İslam’a göre ulusçuluk/milliyetçilik günah sayılmaktaydı. Köhnemiş duruma gelen saltanatı ortadan kaldıran ve Cumhuriyeti kuran ‘Atatürk ve O’nun gerçekleştirdiği devrimler’ ulusal niteliği nedeniyle başlangıcından bu yana hep siyasal İslamcıların hedefi olmuştur. İzleyen süreçte iseulusal kurtuluş savaşımız tartışmaya açılmış ve sonunda yani bugünlerde ulus kimliğinin reddi noktasına ne yazık ki gelinmiştir. Bugün, Türk kimliğinin yok edilmesi için Osmanoğlu soyu, Türk ulusuna ‘ECDAT’olarak benimsetilmek istenmektedir.Büyük Atatürk bu konuda 1929’da yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir;“Bizim karşı olduğumuz Osmanlı hanedanıdır. Anadolu ve Rumeli insanı, elbette bizim insanımızdır. Bizler o insanların yani Türklerin devamıyız. Ama bizim atamız Osmanlı hanedanı değildir. Çünkü bizler hanedan soyundan gelmiyoruz,o sebeple Osmanlı değiliz. Osmanlı sülalesi 600 yıldan beri zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına el koymuşlardır. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırılara ‘Artık yeter’ diyerek, ayaklanmış, egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunmaktadır. Kafasını ve vicdanını en ileri gelişme alevleriyle güneşlendirmeye karar vermiş olan bugünün Türk çocukları biliyor ve bildirecekler ki onlar 400 çadırlı bir aşiretten değil, on binlerce yıllık, üstün, medeni, yüksek bir ırktan gelen yüksek kabiliyetli bir millettir, Türk milletidir.”

Bilimsel bulgular Anadolu’da Türk kültürüne ait bulguların geçmişini binlerce yıl öncesine dayandırmaktadır. Ne var ki bu yalın gerçek, günümüz siyasal İslamcıların sistemli çabalarıyla göz ardı edilmeye, unutturulmaya, inkar edilmeye çalışılmaktadır. Bu zihniyetin bir yansıması olarak Anadolu’daki Türk varlığı 11. yüzyılda Selçuklularla başlatılmaktadır.Oysa gerçek öyle değildir. Zamanla yaygınlaşan bu yanlış inanışa dayalı algı,ender de olsa zamanla doğru kullanımın yerine geçmekte ve gerçeklerden uzak yapay bir tarih anlayışı oluşturulmaktadır. İslamiyet öncesini ve İslam’ıo zamanlar henüz kabul etmemiş olan Türkleri yok sayan bu sorunlu tarihsel yaklaşımla, Cumhuriyetin oluşturduğu ‘ulusal kimlik’ ve ‘ulusal bilinç’yıkıma uğratılmaya çalışılmaktadır. Hal böyle olunca da büyük ihtimalle99 yıla erişebilmiş Türkiye Cumhuriyeti, bir tür İslam Cumhuriyeti’ne midönüştürülmek istenmektedir, diye düşünmeden edemiyorum, ne yazık ki?..