Para kazanma hırsını ve şahsi çıkarlarımızı insan hayatından daha önde tuttuğumuz zamanları yaşıyoruz. Birbirimize saygı duymayı bir kenara bırakıp kavga, öfke, kin ve nefretle yaşamaya başladık. Lev Tolstoy ne diyordu: “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” Neredesin insanlık? Bir yetimin başını okşamak, büyüklerimiz gelirken ayağa kalkarak onlara saygı göstermek, belki alamayabilir canı çeker diye gizli yemek içmek. Nerede bu naif hareketlerimiz ve hepsinden önemlisi vefamız. Yok ettiğimiz değerlerimiz nerede?
Yine vurdum duymazlık, kural bilmezlik, yine facia ve yine ölüm. 78 can yazıyla; “yetmiş sekiz” insan hayatı. Birilerinin daha fazla kazanma hırsından, denetimsizlikten ve boş vermişlikten yok oldu gitti. Şimdi ellerinde bir “suç topu” o şuna atıyor bu ona. Ortada suçlu bulunamıyor. Birileri diyor Turizm Bakanlığı, birileri diyor Belediye. İnanın bana, yine olayları üç-beş garibanın üstüne yıkıp işin içinden sıyrılacaklar. Yine kimse sorumluluk almayacak, yine kimse istifa etmeyecek, yine ölen öldüğüyle kalacak! Ta ki başka bir faciaya kadar bu da unutulup gidecek.
Ne oldu bize, biz bu kadar nasıl duyarsızlaştık. Olayın canlı şahitleri otelde insanlar yanarken, hiçbir şey olmamış gibi kayak yapmaya tatillerine devam eden insan müsveddeleri. Diriye saygınız yok bari ölüye olsun. İnsanoğlunun duyarsızlığı toplumların en büyük sorunlarından biri olup gitti. Bir başkasının acısını görmezden gelmek, doğayı ve çevreyi umursamamak, insanlık bağlarının yok olması. Empati ve farkındalık yoksunu toplum olduk çıktık.
Takdiri ilahi diyecekler ve işin içinden çıkacaklar
Hep böyle olmadı mı? Her felaketi böyle geçiştirmediler mi? Sığınılan liman her zaman “takdiri ilahi” olmadı mı? Yani Türkçe açılımı “Allah böyle uygun gördü. Onların alın yazısı, yazgısı buymuş” Sizler önlem alırsanız gerisi takdiri ilahi olur. Yoksa Allah kulunu çoluk çocuk demeden neden yaksın? Alın yazısını insan kendi belirler. Öldürmekte yaşatmakta insanın elindedir. Katil olup “alın yazım buymuş” deyip için içinden sıyrılamazsınız.
Ülkemde depremler oluyor binlerce insanımız enkaz altında can veriyor. Yangınlar çıkıyor içimiz yanıyor. Doğal afetlere seller sulara karışıyor insanlarımız evsiz barksız kalıyor. Her şeyin mümkün olduğu bir zaman diliminde, 21. Yüzyılda bir otelde anneler babalar otelden çıkamıyor, çocukları kucağında yanarak can veriyor. Hepsinin adı takdiri ilahi. Bir kişi de çıksın desin ki; “istifa ediyorum” bir kişi de çıksın desin ki; “utanıyorum” Allah aşkına, gerçek anlamda bir kişi de yargılansın yahu.
Otel yangınının meydana geldiği zamanda işim gereği yurt dışında Bulgaristan'da bulunmaktaydım. 10. Katta kalıyordum. Baktım ne var ne yok diye ve olası yangın ihtimaline karşı önlemleri yetkililere sordum. Hesaba katmadığımız Bulgaristan otel yetkilileri bana dolaptan yangında kullanacağım maske çıkardı. Yangın tüpü çıkardı. Yangın merdivenine nasıl ulaşacağım ve kullanacağım broşürü çıkardı. Olası bir yangında nasıl kurtulabilirim sorusunu şemaya bakarak gerçekleştirebileceğim bilgisini verdiler.
Onca insanın öldüğü yangında bir istifa haberi duyamıyoruz. Makedonya’da tekne faciasında 15 turist hayatını kaybediyor Ulaştırma ve iletişim Bakanı istifa ediyor. Bir köprünün çökmesiyle birlikte 54 kişi yaşamını yitirince Kosta Rika ulaştırma bakanı istifa ediyor. Alışveriş merkezinin çatısı çöküyor Letonya Başbakanı istifa ediyor. Hatta İsveç Maliye Bakanı, devlet harcamaları için verilen kartla çikolata aldıktan sonra eleştirilerin hedefi oluyor ve istifa ediyor. Şimdi biz onlara “gavur” diyoruz, bizimkilere ise Müslüman. Ülkemizde son yıllarda hatasını kabul eden tek bir kişi var. O da Osmangazi köprüsünün yapımında, halatı koptuğu için kendini sorumlu hissedip intihar eden Japon mühendis. Gerisinin hepsi sözüm ona takdiri ilahi.
Sağlıcakla…
Yorum yapın