SİMİT * ÇAY * EKMEK
Alaca karanlıkta, sokaklar tenha bomboş
Ruhum esen yellerde, ağzımın tadı mayhoş
Cismi cânım topraktan, Âdem efsanesiyim
Alnım secdeye teslim, Mevlâ’nın evindeyim
Uçmak istiyor gönlüm, kimse bunu bilmiyor
Kaldırım taşlarına, ağırlığım binmiyor
Kendimce muhasebe, ne halde ve nerdeyim
Demli çay sıcağında, meydan kahvesindeyim
Serinliği uçuran, salkım söğüt yelleri
Serçe seranatında, aydınlanan evleri
Fırının buharından, solmuş pervaz yanları
Fecrin kızıllığında, alev rengi camları
Ellerimde sıcaklık, taze ekmek kokusu
Evime yaklaşırken, çıkıyorum yokuşu
Demliğin kapağını, hoplatan harareti
Kahvaltı sofrasında, zeytinin bereketi
Eşim kızım gelinim, duvarda asker resmi
Sofraya oturmuşuz, karşımda cansız cismi
Bitlis sarı tütünü, dumanı efkâr taşır
Yanık mektup ucunda, oğlum yâre ulaşır
Her sabah işte böyle, güne erken başlarız
Bağ, bahçe, tarla, bostan, yaz boyunca işleriz
Buz gibi testi suyu, harareti söndürür
Toprağın bereketi, yüzümüzü güldürür
Mor dağların ardına, gün batarken döneriz
Gül kurusu akşamlar, mehtabına gireriz
Varlığa ve yokluğa, hâlimize şükretmek
Bir lokma bir hırkaya, yeterli sıcak ekmek
Dolup taşan sokaklar, karınca telaşında
Her yeni gün başlangıç, gerçek hayat karşımda
Bu ülkenin insanı, işçi, memur, emekli
Albayraklar altında, yeryüzü yeşil renkli
Rumuz: EKMEK-010 Öz Ali YILMAZ
Yorum yapın