SEVGİLİ ENGİN’İN ARDINDAN
İnsanlar doğarlar yaşarlar ve ölürler. Dünyamızın, hayatımızın değişmez kuralı bu. Doğum ölümün habercisidir. Madem doğduk bir gün mutlaka öleceğiz demektir. Ölüm Allahın emri, bundan kaçış yok. Ancak nerede ne zaman nasıl ve kaç yaşında öleceğimizi Allah tan başka kimse bilemez. Ne diyor Şair ölüm için:^^Ölüm güzel şey budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber^^.Dünyayı bize zehir eden bu salgın hastalık günlerinde zaten hepimizin morali bozuk, üzgün, kırgın yılgın bir şekilde ayakta durmaya çalışıyoruz. Son bir yıldan beri bu korona bize hayatı zehir etti. Kimsenin geleceğinden yarınından iki gün sonra ne olacağından haberi yok. Korku ümitsizlik gelecek kaygısı içimizi iyice karartmış durumda. Hepimiz geleceğimizin ne olacağı endişesi içinde hayata tutunmaya ve ayakta durmaya çalışıyoruz. Bu virüs illeti yüzünden her gün bir yakınımızın hastalık veya ölüm haberi almaya ve buna dayanmaya çalışıyoruz. Ancak bazı ölümler var ki bunu öğrenmek dayanmak kabullenmek ve sabretmek gerçekten çok zordur. İşte sevgili Enginimizin ölümü de böyle çok zor zamansız ve beklenmeyen bir anda oldu. Bu gün sayfama Sevgili Enginimizi konuk etmek istiyorum.
Efendim Sevgili Engin Yıldız 1 Nisan 1967 yılında Artvin-Şavşat’ın sınır köyü Akdamla Köyünde doğdu. Çocukluğunu köyünde geçirdikten sonra ailesiyle birlikte Samsuna yerleşti. Hünkâr ilaç şirketinde çalışmaya başladı. Daha sonra Melice hanımla evlendi. İki kızı bir oğlu oldu. Kızları Mehtap ve Gonca evli olup torun sevgisini doya doya yaşadı, oğlu Anıl ise halen bekardır. Çalıştığı Hünkâr şirketinden emekli olmasına rağmen yine çalışmaya devam ediyordu. Geçtiğimiz yıllarda Kronik Böbrek yetmezliği rahatsızlığı ortaya çıktı. Büyük bir azimle hastalıkla uğraşmaya çalıştı ve geçen yıl eşinin de büyük bir fedakârlığı sonucu böbrek nakli ameliyatı oldu ve kendisine böbrek nakli yapıldı. Sağlığı düzelmişti ama bu yıl Mart ayında Koronaya yakalandı. Büyük bir risk taşıdığı ve kronik rahatsızlığı olduğu için hemen hastaneye kaldırıldı ve tedavisine başlandı. Büyük bir direnç ve doktorların onca çabasına rağmen ne yazık ki 1 Nisan günü kaderin büyük bir cilvesi doğduğu gün yaşam mücadelesini kaybetti. İşin en acı tarafı 1 Nisan günü onun hem doğumu kutlarken aynı gün birkaç saat sonra ölüm haberiyle sarsıldık.
Sevgili Enginimizin ölümü çok zor, beklenmeyen bir zamanda oldu. Daha hayatının baharında diyebileceğimiz bir yaşta en güzel günlerini yaşayacağı, en güzel hayallerini kurabileceği, en verimli olabileceği bir vakitte bize acı bir oyun oynayarak aramızdan ayrıldı Enginimiz. Kimse bu yaşta ona ölümü yakıştıramadı. Hastalığa yakalandığında hepimiz onun genç olması ve güçlü bünyesi sayesinde atlatacağını sanıyorduk ama maalesef yanıldık. Esas olan şudur ki hangi yaşta olursak olalım, ne kadar güçlü olursak olalım her an ölüme hazır olmalıyız, yani ölmeden önce ölümü kabullenmemiz gerekiyor. Hayatımız bir ince pamuk ipliği gibi hiç umulmadık bir anda ve zamanda bir saniye içinde koptu mu bitiyor. Üç beş dakika sonrasına bile garantimiz yok. Sevgili Enginimiz bu gerçeği bize bir kere daha hatırlattı.
Sevgili Enginimiz hayatı boyunca iyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir kardeş, iyi bir dede olarak herkesin kalbinde taht kurdu. Altın gibi bir kalbi vardı. Hiç kimseyi kırmadı, kimseyi üzmedi. İçindeki sevgisini başta yakınları olmak üzere herkesi kucaklamaya yetiyordu. Yüzünden tebessüm hiç eksik olmadı. Herkese karşı güler yüzlüydü. Vefa duygusunu içinde sımsıkı tutan, eşine dostuna arkadaşına sadakatini ve ahbaplığını hiç eksik etmeyen bir kıymetimizdi. Yüreği sevgi dolu kibirden uzak alçak gönüllü, ömründe insan incitmemiş fevkalade yüksek hassasiyetleri olan bir insandı. Herkesin gönlünde taht kurmuş kimseyi incitmemişti. Gönlü tok, yüreğinde bütün yakınlarını ve herkesi kucaklayarak sevgisini hiç eksik etmezdi. Kimsenin kalbini kırdığını, incittiğini görmedik. Arkasından bu kadar seveninin üzülmesinin ve iyi şeyler konuşulmasının sebebi onun sayılmayacak kadar güzel hasletlerinin olması ve gönül zenginliğiydi. Onunla yayladan çıkıp Şavşat, Ardahan Kars Erzurum, Gümüşhane Bayburt Giresun ve Samsun yolculuğumuz hayatımın en müstesna anılarından biri olarak gönlümden hiç silinmemektedir. Çok sevdiğim kalbimde müstesna yeri olan insanlardan biriydi.
Onun yokluğuna alışmak çok zor. Allah bazen çok sevdiği insanları sevenlerinden daha çok sevdiği için erken yanına alırmış. Demek ki onu bizden daha çok seviyormuş. Aynen yeğenlerim Rahmi, Havva ve diğer genç yaşta ölenler gibi. Böyle mübarek günlerde ve bulaşıcı hastalıktan ölenlerin doğrudan, sorgusuz sualsiz cennete gideceğini müjdeliyor dinimiz. Onun şu anda cennetin bir köşesinde biz sevenlerine el salladığını görür gibi oluyorum.
Nurlar içinde yat Sevgili Enginim. Kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olur İnşallah. Biz sevenlerine herkese sabır metanet ve dayanma gücü diliyorum. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
Yorum yapın