DOBRA DOBRA

Yazılarımı bu sütunlarda sektirmeden takip eden sadık okurlarım mutlaka anımsayacaklardır; Altı yılı
aşkın bir süredir cumartesi günleri yayımlanan haftasonu yazılarımın çoğunda kasvetli sayılabilecek
bilhassa siyasi içerikli konulara değinmemeye, girmemeye dikkat ediyorum. Onun yerine
cumartesileri kıssadan hisse kapılacak hatta ibretlik sayılabilecek kısa öyküler ve fıkralara yazılarımda
yer vermeye çalışıyorum. Bugün ise diğerlerinden çok daha farklı bir “Haftasonu yazısı” kaleme
almaya karar verdim. Umarım beğeniyle ve zevkle okursunuz. İnternet üzerinden bilhassa aşk ve sevgi
üzerine yaşama dair şiirler, fıkra ve makaleleri derledim. Bunlardan bazılarını aşağıdaki satırlarda
sizlerle paylaşacağım. Ünlü İngiliz düşünürü ve ozanı Oscar Wilde ile başlıyorum;
Bir şarkı gibiyim sen de, diline dolanan
Yarına melodisi dahi hatırlanmayan
Aşk olur mu hiç?
Kalpten kalbe dokunmadan!
Şeytan yalnızca sunar, insan ise isterse seçer!.
Demiş İngiliz ozan yaşamın içinde insana ve aşka dair. Dünyaca ünlü bir başka düşünür, şair ve yazar
Marcel Proust ise sevgi ve aşk üzerine şöyle sıralamış dizelerini;
Sevdiğimiz zaman aşk, o kadar büyüktür ki, bir bütün olarak içimize sığmaz;
Sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran bir yüzey bulur;
İşte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geriye dönüşüdür;
Bizi gidişten daha fazla etkilemesinin büyülemesinin sebebiyse kendimizden çıktığını fark
etmeyişimizdir..
Yaşama ve yaşamın içinde insana dair zamanının ünlü bir bilgesine iki soru yöneltmişler, birincisi;
"İnsanoğlunun seni en çok şaşırtan davranışları nedir ?" Bilge hemen tek tek  sıralamış;
“Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para
kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de doktorlara onca para öderler.
Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşayabilirler. Hiç
ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölüp giderler.”
Sıra gelmiş ikinci soruya ; "Peki tüm bunlara karşın sen ne öneriyorsun?" Yüce bilge yine hemen
sıralamış; “Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi
sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç
duymaktır. Sizi seven çok kişi vardır ama onlar duygularını nasıl ifade edeceklerini bilmeyebilirler.
Bazen başkaları tarafından affedilmek yetmez, siz de kendinizi affedebilmelisiniz.”
Ümit Yaşar Oğuzcan ise hayatın içinde sevgiye dair bir şiirinde şu dizeleri sıralamıştır, çok büyük bir
duygu yoğunluğu içinde;
“Boşuna değil her dakika seni hatırlayışım, boşuna değil her akşam içime bir garipliğin çökmesi. Bu
şehrin bütün sokaklarında yana yıkıla, seni aramam boşuna değil. Boşuna değil 'pazarları'
sevmeyişim. Durup, durup içimin kararması, gözlerimin dolması apansız, boşuna değil..
İnan, boşuna değil sevdiğim; Bu dalıp, dalıp gitmeler, bu dayanılmaz özlem, bu sevda boşuna değil!.
Kolu kanadı kırık bir serçeyim senden uzakta, suyu kesilmiş bir çeşmeyim, bir gece lambasıyım,
kırılmış, sönük, biliyorum her şey seninle güzel, her şey seninle büyük, inan sevdiğim, inan!.
Yıllardır aradığımsın, ömür boyu beklediğimsin. Ben bir martıyım, yalnız ve küçük, sen dalga,
dalgamsın, denizimsin, koşmak sana doğru ve yaşamak senin için ve de katlanmak her şeye seninle,
tek başına değil. inan sevdiğim, inan, seni bunca sevmem boşuna değil..”
Sunay Akın ise sevgi üzerine yaşam felsefesine ışık tutacak şu tümceyi kurmuş; “Bazen dünyanın en
zor mesleğidir. Kendi duygularına tercüman olabilmek!.”
İlkbaharda yüzünü göstermeye başlayan yaşama sevinci, sonbaharda belirginleşen hayatın içinde
daima var olan hüzünlerde olduğu gibi bendeniz bırakın kış mevsimini daha sonbaharın ilk günlerinde
bugünkü yazımda nedenini bilemediğim bir romantizm yoğunluğunda farklı bir haftasonu yazısı
kaleme almaya çalıştım. Umarım beğenmişsinizdir!.