“Eğer bir seçme şansınız olsaydı kimin çocuğu olmak isterdiniz?”
Bu soruyu sık sık duyarsınız. Sorunun hemen ardından ülkemizde ve dünyada yer alan ünlü zenginlerin isimlerinden ilk akla gelenler sıralanır. Soruya hemen hemen verilen ortak cevap çok zengin birinin çocuğu olma isteğidir.
Ben ise bu soruya şöyle cevap vermek isterim.”Bir daha dünyaya gelsem yine aynı anne ve babanın çocuğu olmak isterim.” 
Aslında bu durum ailenin yapısı ile yakından ilgilidir. Anne ve baba çocuğuna gereken ilgiyi gösterip iyi bir şekilde yetiştirirse bir sorun oluşmaz.
Benim ilkokul arkadaşım olan Ayşe A. ile yıllar sonra karşılaştığımızda bana anne ve babasını hiç sevmediğini, arkadaşlarını daha çok sevdiğini söylemişti. Bu şekilde düşünen birinin bir daha dünyaya geldiğinde aynı anne-babayı istemeyeceği kesin.
Ayşe A. ilkokuldan sonra ailesi tarafından anadolu lisesine yönlendirilmiş. O yıllarda sayılı ilde anadolu lisesi vardı ve ortaokul-lise bir arada idi. Ayşe A. Konya Anadolu Lisesi’ni yatılı olarak kazanmıştı. İlkokuldan sonra çocuk denilecek yaşta ailesinden ayrılan Ayşe A. bu durumdan olumsuz olarak etkilenmiş ve aile bağları kopmuştu. Yaz tatillerinde bile okulda kalıp ders çalışan Ayşe A. ailesinden tamamen kopmuştu ve anne-babasını sevmemesi normaldi. Şimdi Bodrum’ da eczanesi olan Ayşe A. çok zengin olsa da anne ve babamı sevmiyorum demekten çekinmiyor.
Önemli olan ailenin çocuğuna nasıl davrandığıdır. Ben Ayşe'nin ailesi konuştuğumda maddi durumlarının iyi olmadığını ve tek çocukları olan Ayşe’nin hayatını kurtarması için böyle bir tercih yapmak zorunda kaldıklarını belirtmişlerdi. Aslında iki tarafta haklı değil mi?
Anne-baba ve ailem dediğimiz kişiler çok başarılı kariyer sahibi insanlar olmayabilirler. Hatta seni anlayamayanlar listesine girip önünde aşılması gereken bir engel haline bile gelebilirler. Bu durum hep birlikte değiştirilebilir ve eğer siz bir seçim şansınız olsaydı kimin çocuğu olmak isterdiniz?

/////

Günün Fıkrası

DELİ HASTANESİ
Bir gün bir bilim adamı yılbaşı nedeniyle hastaneleri gezip akıllanan delileri salmaya karar vermiş. Bir sürü hastaneyi gezmiş fakat hiç akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. En sonunda bir hastaneye gitmiş birde bakmış ki bütün deliler zıplıyor.
Hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormuş:
– Bunlar neden böyle zıplıyorlar?
Doktor:
– Bunlar kendilerini mısır patlağı zannediyorlar, demiş.
Bir de bakmışlar ki bir tanesi zıplamadan yatağın üzerinde sabit bir şekilde duruyormuş. Hemen ona yaklaşarak sormuş:
– Sen neden zıplamıyorsun?
Deli:
– Ben tavaya yapıştım…  
GÜNÜN SÖZÜ
“Bana hatırlama sanatını değil, unutma sanatını öğret; çünkü ben hatırlamak istemediklerimi hatırlıyorum ve unutmak istediklerimi unutamıyorum.„
—Themistokles