KİM DEMİŞ EKONOMİK KRİZ VAR DİYE!
Dost meclisindeyiz sohbet almış başını gidiyor. Tabii sohbette “ülke ekonomisi” olmazsa olmalarımız arasında. Önce; “Ne olacak bu memleketin hali” diye söze başlıyoruz. Ardından dövizden, akaryakıttan, artan maliyetlerden dem vuruyoruz. Herkes döküyor içini, bir bıkkınlık bir acizlik bir boş vermişlik almış başını gidiyor.
Ülke ekonomisinde söz sahibi şirketleri olan arkadaş dert yanıyor: “personel maaşlarını ödemekte zorlanıyoruz. İhraç ettiğimiz ürünler ithal ettiğimiz hammaddeleri bile karşılamıyor. Böyle giderse çalışan sayısını en asgariye indireceğim.” diyor ve ekliyor “Canım çok sıkkın, yaz da geldi bir an önce kapsamlı bir tatil planı yapmak istiyorum.”
Ülke ekonomisinde söz sahibi mandıraları çiftlikleri olan arkadaş söze giriyor. Önce; mandıralarının, meralarının, hayvanlarının, çalışanlarının sayısından bahsediyor ve içten bir ah çekiyor. “Nerede eski hayvancılık, 3 kuşaktır hayvancılıkla uğraşıyoruz hiçbir zaman bu kadar zorluklarla karşılaşmamışız. Maliyetler ve yem fiyatları bizi bitirdi. Samanı bile ithal ediyoruz.” Ve ekliyor “önümüzde Kurban Bayramı var. Kurtuluş için kurbanı bekliyoruz. Kurban bir geçsin şöyle etraflıca bir kafa dinlemeye Alp dağlarına kadar uzanacağım.”
Ülke ekonomisinde söz sahibi çiftçi arkadaş başlıyor anlatmaya. Söze; kaç ton buğday, arpa, domates, ayçiçeği ihraç ettiklerinden başlayarak giriyor. “Şükür tüm ülkeye yetecek ve artacak kadar tarım ve temel gıda ürünlerimiz var. Eskiden önce iç piyasayı doyururduk kalanını ihraç ederdik. Artık mazot, gübre ve tarım işçisi maliyetlerinden dolayı çoğu arazilerimizi ekip biçemedik elde olanla mecburen yetineceğiz. Daha olmadı pirim yapan arazilerimize yabancılardan talep var bir kısmını satacağız.” Ve devam ediyor; “yaz sezonu bereketli mevsim hasat zamanı toparlanıp, yatıma atlayıp şöyle bir Akdeniz Ülkelerine güzel bir gezinti yapacağım.”
Evet, hakkınızdır beyler! Ülke ekonomisine yön veren sizlersiniz. Ülkeyi uçuran da batıran da sizlersiniz. 1 liraya 100 ton domates üretip satacağıma 10 liraya 10 ton domates üretip satarım diyen de sizlersiniz. Dolara endeksli fiyat artışları yapanda, az üretirsem iç piyasada ürünüm pahalı olur ayrıca işçi maliyetim de az olur diyen de sizlersiniz. Ürünümü ucuzlatıyor diye tonlarca sebze ve meyveyi çöplere döken de sizlersiniz.
Vah benim gariban işçim, memleketine hasret köylüm, toprağını ekip biçemeyen çiftçim ne oluyorsa size oluyor. Bir yanda garibanlık, fakirlik, yokluk, bir yanda zenginlik, savurganlık, şatafatlı ve lüks hayat. Bakın bakalım Türkiye yollarına akaryakıtın 30 TL bandında olmasına rağmen adım adım trafikte ilerleyemiyorsunuz. Bakın bakalım tatil beldelerine tüm rezervasyonlar dolu otellerde yer bulamıyorsunuz. Bakın bakalım AVM’lere kasada kuyrukların sonu görünmüyor.
Halbuki, zevk-i alamızı bir kenara bırakıp 1 hafta araçlarımıza binmesek, bu sene de tatile gitmeyi versek, temel gıda ihtiyaçlarımız haricinde alış-veriş yapmasak. Süper marketlerin AVM’lerin kapısından içeri girmesek. Hepsi 1 hafta. Sadece, bir hafta yani 7 gün, yani 168 saat. Hepsi bu kadar işte! Ne kaybederiz ki? Kusura bakmayın bunları yapamıyorsanız, zor geliyorsa demagoji de yapmayacaksınız. Kuzu gibi oturup bir kurtarıcının gelmesini de beklemeyeceksiniz. Ekonomik kriz var hiç demeyeceksiniz. Yerim sizin ekonomik krizinizi kim demiş ekonomik kriz var diye.
Sağlıcakla…
Gazete Damgadan alıntıdır.
Yorum yapın