KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARAR VERİR!

Bugün dilerseniz sizlerle kısa bir denklem kuralım. Yok, hayır, belki de zihinlerinizi karıştıracak
matematiksel bir problemi çözmek için kurulacak herhangi bir denklemden bahsetmiyorum. Siyasetin
herhangi veya mevcut bir sorununu çözmeye yönelik ilkesel bir denklemden söz ediyorum. Siyasetçi
eğer birazdan ana hatlarıyla açıklayacağım türden bir denkleme sahip değil ise uzun vadede siyaset
yapamaz yapsa dahi asla başarılı olamaz. Öncelikle şunu vurgulamak gerekmektedir;
Kararlılık, tutarlılık ve süreklilik siyaset kalitesinin olmazsa olmaz ölçütüdür. Siyasette hedefi
belirleyip ilan etmek, her koşul altında belirlenmiş hedef doğrultusunda hareket etmek siyasetçide
olması gereken kararlılığın derecesine gösterir. Tutarlılık ise söylem ile eylem birliğidir. Söylediği ile
yaptığı birbiriyle çelişmeyen, yaptığı söylediğine uyan türden siyaset yapmak siyasetçinin
tutarlılığını gösterir. Örneğin; söylemde şahin kesilen, eylemde birdenbire güvercin gibi davranan
siyasetçi tutarsız olan siyasetçidir. Dünü, bugünü ve yarını birbirini tamamlayan biçimde yapılan
siyaset ise hem bütünsel hem de sürekliliği olan siyasete en bariz örnektir. Bunun gerçekleşmesi
için ise siyasetçinin durum tahlilini doğru yapması şarttır! Tutarlı biçimde mutlak başarı için asker
arazinin, siyasetçi jeopolitiğin, tüccar müşterinin ahvalinden yani genel ve görünen durumundan
haberdar olması gerekmektedir. Siyasetçi kendinin ya da rakibinin güçlü ya da zayıf yönlerini,
herhangi bir eyleminde sunacağı risk ve fırsatları doğru analiz etmeyen bir siyasetin peşinden
gidiyorsa böyle bir siyaset çizgisi içindeyse başka bir hata yapmasına da gerek yoktur. Çünkü o
türden bir siyasetçi zaten yapacağını yapmıştır(!) Bir siyasetçi durum tahlilini doğru yapamıyorsa
başka hiçbir şeyi de doğru yapmıyor demektir!
Ortaya çıkan durum vahim tablo açıkça şunu göstermektedir;
Türkiye'yi küçültebildiğince küçültmek, olabildiğince zayıflatmak ve de bölgede İsrail'i büyüttükçe
büyütmek! Amerika aslında Ortadoğu'da salt İsrail ile yetinmenin yola devam etmenin maliyetinin
çok büyük olduğunun farkındadır. O nedenle ikinci bir İsrail'e yani Irak ve Suriye coğrafyasında
Barzani, PKK, PYD, YPG gibi siyasal ve silahlı terörize unsurlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı
olduğunun işaretlerini vermektedir. Uzun vadede bakıldığında Amerika aslına bakarsanız tarihsel
ve stratejik bakımdan bölgede bütünsel açıdan iki büyük ve önemli güç olarak görülen İran ve
Türkiye'yi İsrail'in geleceği ve kutsal(!) Amerikan çıkarları yönünden büyük bir tehdit olarak
görmektedir. O nedenle Suriye ve Irak'tan sonra İran ve Türkiye'yi de küçültmenin İsrail'i büyütmek
anlamına geldiğini çok iyi bilmektedir. Bu yüzdendir ki, yakın zamana kadar Trump'ın şimdilerde
Biden’in Amerika’sı Suriye'de PYD'ye ve dolayısıyla PKK'ya Irak'ta ise Barzani'ye her türlü desteği
bugüne kadar verdi ve vermeye de devam etmektedir. Amerika bu türden izlediği politikaların
doğal sonucu olarak Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta her türlü etkinliğini yok etmeye, olmazsa da
kısıtlamaya, sınırlandırmaya çalışmaktadır. İsrail için Irak'ta Barzani Suriye'de PYD ve dolayısıyla
PKK, İran'ın Şii hilalini yani Şii etkisini parçalama ve önünü kesme çabalarıyla Türkiye'yi de
istikrarsızlaştırma ve olursa bölüp parçalama çabası içine girmiş görünmektedir.
Peki, bu durum vahim tablo karşısında Türkiye, daha doğrusu bu ülkeyi idare edenler ne
yapmaktadır? Sadece karşı taraftan atılan her adıma esip gürlemek, tehdit etmek, günübirlik, derinliği
olmayan yani sığ siyaset anlayışıyla kamuoyunun gazını aldığını zanneden hamaset siyaseti
izlemektedir. Ne tutarlı ve kararlı stratejik derinliği olan bir politika üretmektedir ne de akıl ve bilinç
odaklı bir siyaset yolu tercih edilmektedir. İktidardaki AKP egemenlerinin her fırsatta kuru hamaset
kokan ABD’ye yönelik kükreyerek tepkilerini dile getirdikleri her lafında paçalarından demagoji
akmaktadır!.