İSTANBUL DAN-3

Ben seyahat etmeyi çok seviyorum.Hemen hemen her yaz memleketim Rusya sınırında ki Artvin Şavşatın göğe yakın topraklarda ki köyüme gitmeye çalışıyorum.Yılda birkaç defada Bursa, İnegöl ,İzmit, Gölcük ve İstanbula gider gelirim.Her gidişte de şöyle böyle 20 gün kadar kalırım .Yine öyle yaptım.Balıkesir den öğle başlayan yolculuğum da ilk durak yerim İnegöldü.Daha Balıkesir den ayrılırken yazdan kalma bir hava vardı ve etraf günlük güneşlikti.Hava şartları seyahat için son derece elverişliydi.Değirmen boğazını geçtikten sonra Yeniköy kavşağında otoban yola girecektim sonra bu fikrimden vazgeçtim.Bunun iki sebebi vardı birincisi oto yolun daha yakın ve güzel olmasına rağmen geçiş ücretinin yüksek olması ve diğer sebebi de Atalarımızın dediği gibi –Eski yolu bırakıp yeni yoldan gitme sözüydü.Zaten acelem de olmadığı için eski yoldan ağır ağır giderek akşamüzeri İnegöle vardım.İnegöl Uludağın eteğinde çok büyük ve verimli ovasıyla her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği Ülkemizin belki 30 vilayetinden daha buyük, sanayisi, mobilyası ve köftesiyle ünlenen ve ülkemizin her yanından göç alan ve her geçen gün dahada büyüyen il olmaya en büyük aday ilçelerden birisi.
Üç gün İnegölde kaldıktan sonra Gölcük e hareket ettik.Bursa dan sonra Gemlik Yalova yolları çok virajlı olduğu için Bursa dan sonra otobana girdim ve daha yakın olarak Yalova Tavşanlıda otobandan çıktım ve Gölcüğe ulaştım.Gölcük her ne kadar çok büyük bir deprem geçirmiş ve büyük yıkımın izlerini tam olarak silememiş olsa bile yine de çok güzel bir sahil kenti.Donanmamızın merkezi ,Deniz kuvvetlerimizin kalbidir.Özellikle Kavaklı ve Değirmendere sahilinde  denizi seyretmek, yürüyüş yapmak ve güzel vakit geçirmek için ülkemizin en güzel yerlerinden birisidir.
Bir haftada Gölcük te kaldıktan sonra İstanbula hareket ettik.Gölcükten sonra İzmite kadar ve bilhassa İzmitten sonra İstanbula kadar yollar hem çok kalabalık hem de  büyük tırlarla dolu.Tırlar trafiği bilhassa hız sınırını devamlı ihlal ediyorlar, resmen trafik anarşisi yaratıyorlar.Bildiğim kadarıyla tırların hız sınırı 80 km olmasına rağmen çoğu 100-120 bile yapıyorlar.Ne zaman İzmitten sonra İstanbula arabamla gidecek olsam elim ayağım birbirine dolaşır.Ne kadar dikkatli olsamda yine korkumu yenmekte zorlanıyorum.
İstanbulda da bir hafta kaldıktan sonra Pendikten arabalı vapurla Yalovaya oradan da eski yoldan Balıkesire dönüyoruz.(İstanbulda ki gezdiğim yerleri bir önceki yazımda anlattığım için fazla detaya girmeyeceğim)Benim burada anlatacağım konu daha başka bir şey.
2019 yılı başından beri özellikle Pandemi den sonra bütün dünya olduğu gibi ülkemizde her bakımdan çok zor şartlar yaşadık ve bu zor şartlar günümüzde  aynen artarak devam ediyor.Önce dünyayı kasıp kavuran bu hastalık illeti arkasından gelen küresel iklim değişikliğne bağlı olarak kuraklık, fırtınalar afetler ve de bunların üzerine eklenen Rusya Ukranya savaşı işin tuzu biberi oldu ve dünya bir türlü belini  doğrultamıyor.Şartlar her  bakımdan daha da zor ve ağırlaşıyor.Bilhassa ekonomik yönden bütün dünya Amerikası Avrupası her ülke çok zor bir kış geçiriyor.Bundan ister istemez ülkemizde nasibini alıyor.Pandeminin çıkışından bu güne  kadar kısıtlamalar,iklim değişimi sonucu tarım ve ziraatin bitme noktasına gelmesi , hayvancılığın azalması, piyasaların yeterince kontrol edilememesi ve hepsinden önemlisi insanlarımızın kriz , savaş ve afet gibi durumları fırsata çevirerek vicdan ve kanati  terkedip başıboş bir piyasa ortamı yaratmaları sonucu,  iğneden ipliğe ne varsa herşeyin fiyatları son biriki yılda iki hatta 3 katına çıktı ve tamamen kontrolsuz bir piyasa sistemi hakim oldu.Pazarından marketine kadar bu halen böyle devam ediyor.Böyle oluncada herkes durumdan haklı olarak şikayet ediyor.Kime sorsak kimse hayat şartlarından yaşadığı ekonomik bunalımdan razı değil.Bu ülkemizin bir gerçeği ve kesinlikle kabul ediyorum ama yine de burada bir başka gerçeği  anlatmak istiyorum.Oda bu gezide gördüğüm gibi ülkemizin her kesiminin hayat şartlarından şikayet etmesine rağmen büyük bir kesimin hayatını eskisinden daha rahat ve güzel yaşamaya çalıştığı ve ve bütün bu olumsuz şartlardan hiç etkilenmediğini  gördüm.Gezdiğim yerlerde lokantalar ,restoranlar, alışveriş merkezleri dolu.İstanbul da bir döner salonunun önünden geçiyordum insanlar içerisi dolu olduğu için ayakta içeri girmek için sıra bekliyorlardı.Uçaklar trenler ful dolu.Mağazaların alışveriş merkezlerinin kasalarının önünde kuyruk var.Lüks tüketim almış başını gidiyor.Aşırı talep yüzünden bayilerde sıfır otomobil bulunmuyor.3 gecesi 100 binlira otellerde yer yok.15-20 milyonluk konutlar kapış kapış gidiyor.Kadıköyde bir daireye biçilen parayla İngiltere de şato alınabiliyor.Yine İstanbul da 800 bin liraya koltuk takımı satıldığı haberleri vardı.Estetik ameliyatlarda tarihin en yüksek seviyesine ulaşıldığı söyleniyor.Oto parklarlarda lüks otomobillerden  yer bulunamıyor.Akaryakıt fiyatları yüksek olmasına rağmen yollarda özel araçlardan geçilmiyor.Daha neler neler.
Ülkemiz görülmemiş bir zenginlikle pahalılık altında ezilen vatandaş görüntülerini aynı anda yaşıyor.
İşin enteresan yanı siyasal tercihlerinden dolayı fakirlere kızanlarında bu ülkenin en güzel yerlerinde yaşayıp nimetlerinden sonuna kadar istifade edenlerin de aynı insanlar olması.
Sağlık ve esenlik dileklerimle.
Süleymaniye Camisinde: