Yaşım ilerledikçe olsa gerek; özellikle son on beş yirmi yıldır İnsanların ikiyüzlülüğüne ve inandığı ilkelerden saparak bukalemun gibi aniden değişmelerine kesinlikle tahammül edemiyorum, hiç dayanamıyorum. Hele ki bu özellikleri gösteren kişiler, bir mevkii veya makama ya da bir kurumun yöneticiliğine başkanlığına soyunduysa, hasbelkader de olsa bir topluluğu, cemaati veya misyonu temsil ediyorsa, rahatsızlığım maalesef, ‘kat be kat’ artıyor..
Bazı çıkarcı, fırsatçı işgüzarlar, ortaya koydukları popülist yaklaşımlar ile kendilerine toplum içinde yer edinmeye çalışırlar iken, gayet ipe sapa gelmez, aslı astarı olmayan dedikodular üretiyor, sözde inandıkları düşünce ve görüşleri doğrultusunda, yalan ve iftira dolu çirkin dedikoduları, kendileriyle aynı dünya ve siyasi görüşleri taşıyan kitlelere yayarak, akıllarınca, diğer veya karşıt görüş ve düşünceleri taşıyan muktedir görünümlü otorite ile işbaşındaki iktidarın icraatlarına verip veriştiriyorlar, hatta daha ileri giderek bazen gaflet bazen de ihanet ile suçluyorlar önüne geleni…
Aynı kişiler, daha sonra, gün olup başları sıkışınca, dertlerini anlatmak ve de paçayı kurtarmak, seslerini duyurabilmek ve elbette, tamamen duygusal nedenlerle(!) menfaatleri uğruna, her şeyi unutup, daha dün kıyasıya eleştirdikleri ve ağır biçimde desteksiz sallayarak suçlayıp itham ettiklerine yanaşıp, medet umuyor ve şefaat dileniyorlar, yalvarıp yakarıyorlar ise
Bunun adı düpedüz ‘riya’ bunun adı düpedüz ‘ikiyüzlülük’ değil de nedir Allah aşkına sorarım sizlere?.
Yakın geçmişte olduğu gibi bugün de Balıkesir’de bu genel anlamda tanımlamasını yapmaya çalıştığım kişilerden bazıları veya onlar gibilerin benzerleri makam koltuklarında halen oturmaya devam ediyor, bazı kesimlerin sözcülüğünü ve hatta önderliğini yapmaya pişkince hatta utanmadan soyunuyor ise, bana da hiç kimse kusura bakmasın ama ‘yazma zarureti doğmuş’ demektir!..
Özde değil ama sözde ‘milliyetçilik’ veya ‘muhafazakarlık, mukaddesatçılık’ denildiğinde mangalda kül bırakmayanlar, ‘milliyetçiliğe’ ve ‘muhafazakarlığa, mukaddesatçılığa’ gerçekten büyük ölçüde zarar verenlerden, şayet medet umuyor, şefaat dileniyorlar ise, ‘ikiyüzlülüğün daniskasına’ çanak tutmuşlar hatta gerçekleştirmişlerdir, inancındayım.

O yüzden ‘bunlara yüz verenlerin, yakında kendilerinden astar isteneceğini de bilmelidirler!..‘ Diye haykırmak istiyorum, elbette sesimi duyanlara!..

Bu ve bunlar gibilerin, ikiyüzlülüğünü, yani riyakarlıklarını çok iyi ve çok yakından bilmeme rağmen, doğru bulduğum ve doğru olduğuna inandıklarımı her fırsatta, ‘fincancı katırlarını ürkütmeyi göze alarak’ savunmaya devam edeceğimin özellikle bilinmesini isterim…

Yakın geçmişte olduğu gibi bugün de bu satırları yazarken bir anlamda ‘bıçak kemiğe dayandığından’ bu satırları yazma gereği hissettim, diyebilirim.

Doğru olduğuna inandığım, yanlış olduğunu düşündüğüm her şeyi yazmanın şart ve benim için görev olduğunu bildiğim için, bu konuyu da gayet üstü kapalı da olsa yazdım, sizlere anlatmaya çalıştım. Umarım, anlamak isteyenler anlattıklarımı anlamıştır. Balıkesir ve Balıkesirlinin yararına inandığım ne olursa olsun, yazmaya devam edeceğimi gerektiğinde haykırmayı sürdüreceğimi sizler gayet iyi biliyorsunuz. Daha düne kadar, beni karalamaya, hatta yok etmeye azami gayret gösterenler dönüp kendilerine baktıklarında; ‘içlerinin kapkaranlık, kötülük dolu, vicdansız ve insafsız olduğunu’ kaçınılmaz olarak mutlaka göreceklerdir. Buna yürekten inanıyorum!

Eğer göremiyorlar ise, ‘onlar gerçekten kördür, aptaldır ve zavallıdır!’ Tamamen ranta, menfaate ve özünde ikiyüzlülüğe dayalı olarak icraat eyleyenler, günü geldiğinde, baltayı taşa vurduklarını, belki de çok acı biçimde idrak edeceklerdir, buna inanıyorum. Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki yazdığım her yazıda, taraflarla ve muhatap aldıklarımla ilgili, olabildiğince onlarla empati kurmaya, vicdan ve insaf sahibi olmaya gayret ederim. O nedenle, yazılarımın çoğunda, isim vermemeye, adrese teslim yazarak, sadece üstü kapalı biçimde yazımın muhataplarını teşhir etmeye ama asla rencide etmemeye gayret ederim. Yoksa korktuğum, çekindiğim veya gocunduğum birileri veya bir şey olduğundan değil! Gazetecilik mesleğinde geride bırakmaya hazırlandığım 37 yıl, ‘ikiyüzlülük simgesi’ insanların karalama kampanyalarıyla asla silinemeyecek oranda, onur, gurur, vicdan, insaf ve başarılarla doludur, övünmek gibi olmasın!

Beni tanıyan ve bilenler elbette farkındadır, ama bilmeyenler ve hala anlayamayanlar için, ünlü düşünürlerin konumuza dair veciz sözlerini hatırlatmakta fayda vardır; Filozof Boileau der ki, ‘Her aptal, onu beğenen başka bir aptal daima bulur.’ Ünlü Fransız yazar Moliere ise, ‘Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır!’ der. Alman şair ve düşünür Geothe ise ‘En büyük tehlike, yarı aptallar ile yarı akıllıların arasında yer alır.!’ diye ifade eder. Bir başka düşünür Rabelais’in konuya ilişkin anlamlı sözü ise; ‘Eğer hiç aptal görmek istemiyorsanız, hemen gözlüklerinizi kırın.’ şeklindedir. Daha fazla söze ne hacet var ki?..