‘Gördüklerinizin yalnızca yarısına inanın, duyduklarınızın hiçbirine…’  Araştırdığımda bu sözün ünlü yazar Edgar Allan Poe ’ye ait olduğunu öğrendim. Ne kadar derin anlamı olan bir söz. Bence herkesin kulağına küpe yapması gereken bilge bir söz…

Peşin ve kesin hükümlerden, aceleci ve ‘oldu bitti’ ye getiren yargılardan uzak tutar insanı bu öğretici söz…

Bizler sadece gözümüzün önündekini görebilme yetisine sahip olduğumuz için, gördüğümüz kadarıyla hükmediyoruz. Birbirimizi sadece gördüklerimiz üzerinden etiketliyoruz, gördüklerimiz üzerinden yargılıyoruz…

Gözün gördüğü ile hüküm vermek de insanı yanlışa sürükler. Çünkü çoğu zaman gözümüzle gördüğümüz olayın tamamı değil, sadece parçalarından biridir. O yüzden, sadece gözümüzün gördüğü kadarıyla hükmetme aceleciliğine kapılırsak, yanlış hüküm vermemiz kaçınılmaz olacaktır…

Gözün gördüğü eksik olabilir, göz yanılabilir. Bazı şeyler göründüğü gibi olmayabilir de…

Duyduklarımız ise, şahit olmadığımız şeylerdir, o yüzden doğruluğu tartışmaya açıktır. O halde, gördüğünün yarısına, duyduklarının hiçbirine inanmadan değerlendirmek gerekir olan biteni…

Gördüğümüz parçaların doğru olduğunu zannettiğimiz için, eksik hükümler veriyoruz ve birbirimiz kırıyoruz. Görebildiğimiz kadarıyla hep ‘zannediyoruz’‘Sakın zan yapmayın, çünkü zan yalan sözün en yananıdır’ der hadis-i şerifte. Sanmakla, zannetmekle geçiyor ömrümüz…

O yüzden belki de birbirine güvenmeyen, birbiri hakkında iyi düşünmeyen, birbirine iyilikle bakmayı bilemeyen insanlarla dolu her yer…

Gözümüzün gördüğü, bakış açımızdır aynı zamanda. Bakış açısı da kişiden kişiye değişir ve genelde de dar açıdır bunlar. O yüzden bütünün tamamını ve gerçeği göstermez çoğu zaman…

Bakışların o dar açıları ve hemen karar verip, kesin hükme varan eğilimler  varken, ne görülene ne de duyulana çok da itibar etmemekte fayda vardır…

Hele de tek taraflı olarak anlatılan hiçbir duruma ya da olaya inanmamak en doğru olandır. Aksi halde yargısız infazlar, hak yemeler, hukuk çiğnemeler, günahına girmekler, dedikodular daha neler neler!..

Sonuçta da dediğim gibi; birbirine inanmayan, güvenmeyen, birbiri hakkında iyi düşünmeyen, birbirini sevmeyen insanlar topluluğu içinde yaşıyoruz…

Kısacası, ‘KÖTÜ’ ya da ‘İYİ’ diye damgaladığımız bütün mühürlerimizi bir kenara atmalı, her gördüğümüze ve her duyduğumuza da kuzu gibi inanmayı bırakmalıyız…