Her sabah gözümüzü açtığımızda değişen bir dünyaya uyanıyoruz. Teknoloji hızla ilerliyor, iş dünyası dönüşüyor, toplumlar yeniden şekilleniyor. Bu büyük değişim rüzgarlarının ortasında kalan gençler için en sık sorulan sorulardan biri şu: “Yarın ne olacak?”
Birçok gencin ortak duygusu: belirsizlik. Üniversite mezunu olup iş bulamamak, yıllarca eğitim alıp ilgilenmediği bir sektörde çalışmak zorunda kalmak ya da gelecek planlarını sürekli ekonomik şartlara göre yeniden şekillendirmek… Bunların her biri, gençlerin zihinlerinde büyüyen bir kaygı bulutuna dönüşüyor.
Peki neden bu kadar endişeliyiz? Çünkü bizler, yalnızca bugün için değil, gelecek için de mücadele ediyoruz. Kendi ayaklarımız üzerinde durmak, anlamlı bir hayat kurmak, sevdiğimiz işi yapmak ve hayal ettiğimiz yaşama ulaşmak istiyoruz. Ancak bu isteklerin karşısında çoğu zaman ekonomik krizler, toplumsal baskılar ve belirsiz politik ortamlar çıkıyor. Bu çelişki de biz gençleri, umut ve kaygı arasında gidip gelen bir salıncağa bindiriyor.
Ama bu yazının yalnızca karamsar bir tablo çizmesini istemem. Çünkü gelecek kaygısı, aynı zamanda bir farkındalıktır. Bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmek ve bunları düzeltmek için adım atmak, gençliğin en büyük gücüdür. Kaygı, harekete geçirici olabilir; bizi daha çok araştırmaya, düşünmeye ve üretmeye zorlayabilir.
Bugün belki “yarın ne olacak?” sorusunun kesin bir yanıtı yok. Ama şunu unutmamak gerekir: Yarını inşa edecek olan biziz. Geriye yaslanıp gelecekten korkmak yerine, geleceğe yön vermeye çalışmalıyız. Daha adil, daha sürdürülebilir ve daha umut dolu bir dünya ancak bizim çabamızla mümkün olacak.
Gelecek belki belirsiz, ama umutsuz değil.
Yorum yapın