Bu beyaz eşya kampanyası değil zira bu başlığa bakıldığında eskiyi Getir Yeniyi götür en iyisi darçelik derler ve bu reklamlarla sık sık karşılaşırdık anlatmak istediğim Sayın Cumhur Başkanımızın isteği biz yaşlılardan gençlere eski Türkiye’yi anlatmamızı istemiş. Biz de onun bu isteğini yerine getirmekle mükellefiz. O zaman eski Türkiye’nin nasıl olduğunu anlatalım. En önemli konulardan biri, eski Türkiye de bu kadar çok kadına şiddet yoktu. Öyle sokak ortasında kadını bırakın dövmeyi, bağırarak bile azarlayamazdınız. Eskiden öyle modern ceza evleri yoktu. Sıkıysa kadına şiddet uygula. Vallahi dama girerdin. Eskiler, yani bizden biraz daha eskiler ceza evlerine dam derdi. Ve damdan korkulurdu. Eski Türkiye’de şimdiki gibi her evde traktör yoktu. Bu nedenle köylüler tarlalarını öküz ve kara sabanla sürer, buğdayını eker biçer ambarını doldurur, fazlasını da satardı. Sadece buğday değil, ay çiçeğini, susamını tüm ihtiyacını kendi karşılar, öyle pazar falan bilmezlerdi.
Birçok köyde bakkal bile yoktu ama komşular birbirleriyle ihtiyaçlarını karşılardı. Büyük şehirler dahil hiç market yoktu. Mahalle bakkalları vardı. Her şey satmazlardı ama neredeyse aradığın her şey vardı. En önemlisi Bakkal defteri vardı. İhtiyaçlarını alır deftere yazdırırdın, ay başında öderdin. İnsanların birbirlerine güvenleri vardı. Eski Türkiye’de, her evde Televizyon yoktu. Televizyonu olanların da misafiri hiç eksik olmazdı. İzlenen dizi ile çaylar içilir ve İstiklal Marşıyla birlikte televizyon kapanır, misafirler evlerine giderdi. Dostluklar o kadar mükemmeldi ki, komşusu televizyon izlemeye gelmediğinde hemen haber gönderilir ‘neden gelmediniz’ derlerdi. Bu dostluklar sadece komşular arasında değil her yerde aynıydı. Çünkü eski Türkiye’de siyasilerde çok dikkatli ve birbirlerine saygılıydı. Tüm liderler bir arada televizyon programlarında bir araya gelir, saatlerce tartışır, hiç kimse kimsenin sözünü kesmezdi.
Rahmetli Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Erdal İnönü, Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller ismini anımsayamadığım daha birçok lider saatlerce tartışır ortak bir noktada buluşurlardı. Hiçbir milletvekili kürsüde milletvekili dövmezdi. Eski Türkiye’ de emekli olan bir memur aldığı emekli ikramiyesiyle; ev alır, araba alır ve çocuklarının eğitimine katkı sağlardı. Eski Türkiye de hiçbir meslek gurubu eylem yapmaz, özellikle öğretmenlere saygı duyulur, eylem yapmaları için hiçbir neden olmazdı. Atamalar mülakatsız yapılır, özel eğitim diye bir şey yoktu. Bu nedenle öğretmenleri ikiye bölmemişlerdi. Doktorlar da aynı şekilde çalışır elinden geleni yapar, özel hastane yok denecek kadar azdı. Üniversitelerde Kayyum rektörler yoktu. Sadece üniversite senatosu üç adayı belirler, bunların içinden biri rektör olurdu. Eski Türkiye’de yokluk ve yoksulluk nedeniyle hiçbir üniversite öğrencisi okulunu yarıda bırakarak çalışmak zorunda kalmazdı. Eski Türkiye’de Sosyal yardımlaşma vakıfları yoktu. Biz bize yeter durumdaydık. Eski Türkiye’de sürekli fabrikalar yapılırdı ve insanlar bu kadar işsiz kalmazdı. Şimdiki gibi fabrikalar satılmazdı. Eskiden vergi vermek, kutsal bir görevi yerine getirmek gibi bir şeydi. Şimdiki Türkiye’de vergi kaçırmayana enayi gözüyle bakılıyor. Bu nedenle enayi olmak istemeyenlerin sayısı her geçen gün çoğalıyor. En önemli diğer bir konu ise, bir zamanlar üniversite gençliğinin Komünistler Moskova’ya diye slogan atanlar şimdiki Türkiye’de Moskova ile el ele olmaları. Eski Türkiye’de ülke sınırları teknolojinin olmamasına rağmen çok iyi korunup kuş uçurulmazdı. Günümüzde kevgire dönen sınırlarımızdan kimin gelip kimin gittiği belli değil. Eski Türkiye’de çocuklarımız daha sağlıklı beslenip büyüyordu. Öyle hormonlu yiyecekler yoktu. Ne bileyim elimden geldiği dilimin döndüğü kadar eski Türkiye’yi anlatmaya çalıştım. Oysa 17,1 milyon kişinin sosyal yardımlarla hayata tutunmaya çalıştığını yazmaya gerek var mı?
Bilmiyorum ancak yeni Türkiye’de yapılan şu uygulamayı anlatmak zorundayım. 500 TL yardım parası kimlere verilir? Hadi siz de öğrenin, bakın kimlere veriliyormuş. Ödemeler aylık yapılıyormuş. Sosyal güvencesi olmayan ve hane içinde kişi başına düşen aylık geliri net asgari ücretin 1/ 3 ünden 2024 yılı için 5,667,37 TL’den az olan vatandaşlarımıza yapılan yardımdır. İşte bu yardımlar eski Türkiye’de yoktu. Eski Türkiye’de oy verene cennetten tapu vadeden partiler yoktu. Deprem felaketinde sahaya ilk inen Mehmetçik olur, hiç kimseciklere parayla çadır satılmazdı. Eski Türkiye’de bu kadar tarikat şeyh şıh yoktu. Siyasi gücü bir gelir kapısı yapan partiler yoktu. Kısacası Eski Türkiye çok iyi idi çok.
Yorum yapın