Çocukluk gençliğim, okul yıllarım
Sonun başlangıcı, askerlik çağrım
El kadar pusulam, ecel fermanım
Ölüm tozlu yoldur YÂRE düşersem

Toy düğün şenlikle, yola vuruldum
Hudutlarda bayrak, oldum savruldum
Yayı çeken kiriş, gibi kuruldum
Hayalde yaşarım, ZORA düşersem

Her güne nazire, bir çentik kazdım
Dar akşam anama, mektuplar yazdım
Ak kâğıt bağrına, iki kalp çizdim
Gururlan sultanım, DARA düşersem

Günler aylar derken, sesler çoğaldı
Şarapnel beynimde, korkunç dağıldı
Gökyüzü yarıldı, yıldızlar kaydı
Dilimde salavat, KORA düşersem

Namazgâh Cudi’den, dörtnala geçtim
Munzur aralıkta, tökezledim düştüm
Ecel şerbetini, sundular içtim
Erenler katında, NURA düşersem

Kışlada gülümün, solduğu akşam
Hesaptan düştüler, mevcut bir noksan
Rüyanda görürsün, resmime baksan
İki say kendini, BİRE düşersen

Sabır temennisi, elbette güçtü 
Acılar çığ gibi, ocağa düştü
Kara haber çığlık, telle ulaştı
Noksandır daradan, FİRE düşersen

Her karış toprağım, kanım pahası
Türkiye sınırım, ülkem burası
Hain, kalleş, cani, var mı dahası
Öldükçe yaşarım, YERE düşersem

Ulubatlı Hasan, surlarda sancak
İster misin olsun, ülkemiz çorak
Anamdır, bacımdır, bağrımdır toprak
Yaşarken ölürüm, KİRE düşersem

Ahmet’in, Mehmet’in, Osman’ın oğlu
Devlet olmak nedir, sana bir soru
Beni öldürmek mi, bildiğin doğru
Sevinme tuzağa, TORA düşersem