DEVLET VATANDAŞINA SAHİP ÇIKMALIDIR
Her afet sonrası SMS ve İBAN havada uçuşuyor. Son olarak, Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası gündeme gelen ve deprem vergisi olarak bilinen Özel İletişim Vergisi’nin nereye harcandığı bilinmiyor. Özel İletişim Vergisi, yani deprem vergisi, 1999’un kasım ayında hayatımıza girdi. 2000-2022 yılları arasında tahsil edilen toplam özel iletişim vergisi miktarının ise 88 milyar 298 milyon TL olduğu ön görülüyor. İlgili yılların Merkez Bankasından alınan ortalama dolar kuru ile hesaplama yapıldığında, 22 yıl içinde toplanan özel iletişim vergisi tutarı 38,4 milyar dolara denk geliyor.
Van depremi sonrasında “Deprem vergileri nerede?” sorusu dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sorulmuştu. Mehmet Şimşek toplanan paraların eğitim, duble yollar, sağlık harcamalarında kullanıldığını açıklamıştı. İyi de bu duble yollar yap-işlet-devret sistemiyle yapılmadı mı? Bizler, beş kuruş para da ödenmeden yapıldı diye biliyoruz. Bize öyle söylediniz.
Devlet, vatandaşının huzur ve güvenliğini sağlamakta mükelleftir. Bu huzur ve güveni kolluk kuvvetleriyle adil ve tarafsız şekilde yapmalıdır. Asker ve polisimiz toplumun refahını sağlamak amacıyla vardır. Bağlı olduğu kurumların beğenmediği, hoşnut olmadığı durumları bertaraf etmek için değil. Dertlerini anlatmak isteyen adalet arayan vatandaşını susturmak için değil.
Devlet, halkının sağlığından sorumludur. Vatandaşının beden ve ruh sağlığının yerinde olması, her türlü rahatsızlıklarında sağlık kuruluşlarından ücretsiz bir şekilde yararlanmasını sağlamalıdır. İlaçlarını temin etmelidir. Doktorlara “giderlerse gitsinler” diyerek değil. Eczanelerde ilaç aratarak değil.
Devlet, her vatandaşının rahat bir hayat yaşaması için ekonomik refah sağlamak zorundadır. Ekonomik kalkınmayı arttırmak asli görevidir. Zam üstüne zam yaparak, hayat standartlarını yok ederek ve kaşıkla verip kepçeyle alarak değil.
Devlet, işsizlik ortamının yok edilmesi için çeşitli çalışmalarını yapmak zorundadır. İşsizliğin olduğu yerlerde özellikle yeni işletmeler açarak istihdam yaratmasını, teşvik paketleri ile işsizliğin önüne geçmesini bilmelidir. Var olan fabrikaları ve işletmeleri kapatarak değil.
Devlet, Haberleşme ve seyahat hürriyetini sağlamalıdır. Gerek televizyonlardan gerek gazetelerden gerekse sosyal medyadan her türlü bilgiye kısıtlama olmadan herkes erişebilmelidir. Televizyonların yayınlarını durdurarak, gazeteleri kapatarak interneti kısıtlayarak değil.
Devlet, turizm sektörünün gelişmesi için etkili iletişim araçlarını kullanarak ülkenin reklamının yapılması ve turizm sektörünün bu şekilde geliştirilmesini amaçlamalıdır. Aynı zamanda turizm bölgelerine yönelik olarak özel teşvik programlarının açılması ve bu şekilde ekonomik gelişmeyi amaç haline getirmelidir. Sınırdan elini kolunu sallayarak geçen mültecilere, parayı bastıran herkese vatandaşlık vererek değil.
Devlet, içerisinde yaşayan herkese laik bir devlette yaşadığını hissettirmelidir. Din ve vicdan hürriyetinin sağlanması devlet tarafından gerçekleştirilmelidir. Buna yönelik olarak isteyen vatandaş istediği dine inanabilir ve buna yönelik olarak da istediği ibadeti gerçekleştirebilir. Bunun özgürlüğünün sağlanması yine devlet tarafından gerçekleştirilmelidir. Senin başın açık, sen mini etekle dolaşmazsın sen ayyaşsın diyerek değil.
Devlet, vatandaşının konut dokunulmazlığını sağlamak ve özel mülkiyet hakkını korunmakla görevlidir. Sel, deprem ve yangın gibi doğal afetlerde mağduriyet yaşayan vatandaşlarının anında yardımına yetişmeli ve tüm imkanlarını kullanarak eski huzuruna kavuşturmalıdır. Ek vergi koyarak, IBAN numaraları vererek ve SMS ile yardım toplayarak değil.
Devlet, “baba” gibi koruyucu ve kollayıcı olmalıdır. Devlet, “ana” gibi şefkatli olmalıdır. Siz biz diye ayrıştırmamalıdır. Burası “Türkiye Cumhuriyeti" burası bizim vatanımız burası bizim son nefesimize kadar canımız pahasına savunacağımız tek toprak parçası.
Sağlıcakla…
Damga gazetesinden alıntıdır.
Yorum yapın