DEPREMİN SORUMLU VE SUÇLULARI..

Tam iki hafta önce merkez üssü Kahramanmaraş olan iki büyük deprem, 10 ilimizde büyük yıkıma yol açmıştı. Bu depremde on binlerce yurttaşımız yaşamını yitirdi. Yüz bin civarı da yaralımız buluyor. Elverişsiz hava koşulları arama kurtarma çalışmalarını epeyce zora soktuğundan yıkılan binalarda enkaz altından çıkarılmayı, belki de kurtarılmayı bekleyen daha binlerce insanımız olduğu söyleniyor. Tablo maalesef çok ağır..

Peki, hiç düşündünüz mü? Depremin sorumlusu kim, suçlular kim veya kimlerdir? Bir daha benzer doğal felaketlerin bu denli ağır boyutta yaşanmaması için çözüm nedir, çare nedir?.

Aslında hepimiz biliyoruz ki, ülkemiz tam bir deprem ülkesidir. O nedenle depremleri engellemek hemen hemen olanaksızdır. Bu durumda bence yapılması gereken ya deprem olacağını bilerek, kestirerek, öngörerek, gerekli önlemleri alacağız, bilimin, teknolojinin ışığında hareket edeceğiz, bu türden felaketleri Japonya gibi en az hasarla atlatmanın yolunu bulacağız, ya da 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra yaptığımız gibi yapıp sonra ‘KADER’ deyip dövünüp duracağız, ağlayıp, sızlanacağız, acı çekeceğiz!..

Hepimiz biliyoruz ki, depremin ne zaman olacağını günü gününe, saati saatine bilemiyor, kestiremiyoruz. Peki ya deprem kuşağında yaşadığımızı bilerek, yapıları yasalara, yönetmeliklere uygun yapmayı da mı beceremiyoruz, Allah aşkına!..

Bu aşamada sorulması gereken çok farkı ve başka sorular da vardır elbette. Üstelik bu sorular ideolojik boyutu olan sorulardır. Bir başka deyişle daha doğrusu işin derini, tekniğine ilişkin, siyasal iktisat/politik ekonomiye ilişkin sorulardır bu sorular..

Hepimiz bilmekteyiz ki, deprem felaketleri binalarımız çürük ise acımasızca öldürüyor. Peki ya kapitalizm, bitmez tükenmez kâr/para hırsı, azgın serbest piyasa düzeni, sınırsız özel mülkiyet, plansızlık, kapitalist sistemin ürünü olan ahlaksızlık? Bunlar öldürmüyor mu?.

Yine biliyoruz ki, dünyanın başka ülkelerinde de depremler oluyor. Oralarda da insanlar ölüyor. Peki ya deprem olur olmaz yardım malzemelerine fahiş fiyat koyan erişimini zorlaştıran neredeyse olanaksız kılan zihniyet, depremi fırsata çevirip kazancını katlamak isteyen sefil anlayış, depremzedeleri soyanlar, yağmalayanlar kahretmiyor, öldürmüyor mu? Bu son yaşanan deprem sonrasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda çimento fabrikalarının hisselerinin aniden yükselmesini ve bu durumdan utanmadan haksız kazanç sağlayanları nasıl açıklayabilirsiniz?.

Yine çok iyi bilinmektedir ki, malzemeden çalan müteahhitler, kurallara uymayan mühendisler, onları gerektiği gibi denetlemeyen merkezi ve yerel yönetimlerdeki yetkililer, sorumlular, uzmanlar, sıklıkla imar affı çıkaran hükümetler, imar rantını, belediyeyle olan ilişkilerini siyasetin finansmanında kullanan siyasetçiler hep vardır, ne yazık ki bundan sonra da olacaktır. Peki ya bunlara karşı gereğini yapmayan yargıya, medyaya, akademiye, meslek odalarına, demokratik kitle örgütlerine, sesini yükseltmeyen aydınlara ne demelidir?.

Yaşadığımız son depremde bir kez daha gördük; hastaneler çöktü, kamu binaları yıkıldı, otoyol yarıldı, uçak pisti ikiye ayrıldı, öğrenci yurtları yerle bir oldu. Tüm bunlardan sonra yaşananlardan ders çıkaracak mıyız, ders alacak mıyız? Kimse kusura bakmasın ama hiç zannetmiyorum!.

Çok karamsar olduğumu düşünmeyin ama önceki afetlerden, depremlerden ne kadar ders aldıysak bu depremden de o kadar ders alacağız! Ne yazık ki, acı gerçek budur, hiç değişmeyecektir!..