8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü geride bıraktık. Ben de bugünkü yazımda, yaklaşan ‘31 Mart yerel seçimleri’ başlıklı ‘gündemin güncelinden’ ayrı olarak ‘Cumhuriyet dönemi kadınlarımız’ ile ilgili tarihsel bilgi ve belgelerin kronolojik biçimde anlatıldığı, tarihçi Sinan Meydan’ın konuya ilişkin yararlandığı ve yazılarında yer verdiği kaynaklardan derlediği bilgiler ışığında hazırladığım makalemi sizlerle paylaşacağım. Öncelikle Türkiye’de kadın hakları tarihi söz konusu olunca ya göz ardı edilen veya çarpıtılan bir konu olan ‘Kadınlar Halk Fırkası’ndan ve Türk Kadınlar Birliği’nden söz etmek istiyorum. Türkiye’de ilk kez, 15 Kasım 1921’de, TBMM’de, ‘Köy ve Bucak Yönetimi Kanun Tasarısı’ görüşülürken kadınların siyasal hakları Meclis gündemine geldi. O Meclis oturumunda Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey kadınların hayata katıldığını ve vergi verdiğini, dolayısıyla Meclis’e de girmeleri gerektiğini söyledi. Bu sözler üzerine Meclis’te tartışma çıktı. Tunalı Hilmi Bey, Hüseyin Avni Bey’i destekleyerek kadınlara seçim hakkı verilmesini savunurken bazı milletvekilleri “şeriat hükümlerinin buna izin vermediğini” ileri sürerek kadınların seçim hakkına karşı çıktılar. Sonunda 1921’de, tamamı erkeklerden oluşan Meclis, kadınlara seçim hakkı verilmesini kabul etmedi. Bu tartışmalardan yaklaşık iki yıl sonra, 1923’te, Kadınlar Halk Fırkası kurulmuştur. Ardından 16-17 Ocak 1923’te İzmit Basın Toplantısı’nda, Vakit gazetesi yazarı Ahmet Emin Yalman’ın, “Halide Edip Hanımefendi’yi milletvekili görecek miyiz?” sorusuna, Atatürk şöyle yanıt verdi: “Kanunlara göre şimdiye kadar 50 bin erkek nüfusa 1 milletvekili çıkmıyor mu? Şimdi genel olarak 50 binde 1 milletvekili dersek o zaman bu şekilde erkeklerle birlikte kadınlar da söz konusu olur. Bu tabir ile kadınlara da seçim hakkı verilmiş olur.” Bunun üzerine Halide Edip Hanım, “Paşam, bu kararı bu Meclis mi verir, yoksa ikinci bir Meclis mi verir?” diye sordu. Atatürk, Halide Edip Hanım’ın bu sorusuna da şu yanıtı verdi: “Bu noktayı ben bazıları ile konuştum. Buna henüz itiraz edenler var. Fakat er geç olacaktır. Bizde her yerde fazla mı taassup vardır, nedir?” TBMM, 1 Nisan 1923’te seçim kararı aldı. Milletvekili Seçimi Kanunu’na göre “18 yaşını dolduran 20 bin erkek nüfus için 1 milletvekili seçilecekti.” Daha önce 50 bin erkek nüfus 1 milletvekili çıkarıyordu. Osmanlı’da, II. Meşrutiyet’in özgürlük ortamında bazı öncü kadınların liderliğinde bir kadın hareketi ortaya çıkmıştı. Bu hareket, 30 Mayıs 1923’te Nezihe Muhittin Hanım’ın öncülüğünde bir kongre düzenledi.

Daha Halk Fırkası kurulmadan, cumhuriyet ilan edilmeden, Medeni Kanun ortada yokken ve kadınlar hiçbir siyasi hakka sahip değilken, 16 Haziran 1923’te, İstanbul’da Darülfünun’da toplanan kadınlar şûrasında, Kadınlar Halk Fırkası kuruldu. Nezihe Muhittin’in başkanlığında kurulan partinin ikinci başkanı Nimet Remide Hanım’dı. Partide, Latife Bekir, Şükufe Nihal gibi isimler de görev aldı. Partinin, 27 maddelik kuruluş bildirisinde kadınların, toplumsal, hukuki ve siyasi haklarını elde etmek için mücadele edileceği belirtiliyordu. O zamanki Milletvekili Seçimi Kanunu’nda kadınların seçme seçilme hakkı olmadığı için Kadınlar Halk Fırkası tescil edilmedi. Ayrıca Atatürk, 6 Aralık 1922’de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni siyasi parti haline getireceğini, adının da “Halk Fırkası” olacağını ilan etmişti. Dahası, Kadınlar Halk Fırkası, “cinsiyet temelli” bir parti olarak düşünülmüştü. Oysa Atatürk, hiçbir ayrım yapmadan halkın tamamını kucaklayan bir “Halk Fırkası” kurmak istiyordu. Atatürk, Türk kadınlarının medeni ve siyasal haklara kavuşmalarını istiyor, bunun için kadınların mücadelesini önemsiyordu. Bu nedenle hükümet, o sırada yasal olarak parti kurmaları mümkün olmayan kadınlara, cemiyet kurmalarını önerdi. Bu arada 1924 Anayasası hazırlanırken oluşturulan anayasa taslağında -Atatürk’ün, 1923’te İzmit Basın Toplantısı’nda dile getirdiği formülle- anayasanın 10. ve 11. maddeleri, “18 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçme, 30 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilme hakkına sahiptir” biçiminde düzenlenerek kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmek istendi. 16 Mart 1924’te Meclis’te bu maddeler bu haliyle tartışılmadan oybirliğiyle kabul edildi. Fakat daha sonra “Her Türk” denilerek kadınlara da seçme ve seçilme hakkı verilmek istendiği fark edilerek buna itiraz edildi. Tartışmalardan sonra anayasa taslağının 10 ve 11. maddelerindeki “Her Türk” ifadesi çıkarıldı, yerine “Her erkek Türk” ifadesi konuldu ve maddeler bu haliyle kabul edildi. Atatürk’ün isteğine rağmen 1924’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilemedi. Bunun için daha 10 yıl mücadele etmek gerekecekti. 7 Şubat 1924’te, Kadınlar Halk Fırkası tüzüğü değiştirilerek yine Nezihe Muhittin başkanlığında, Türk Kadınlar Birliği kuruldu. 23 maddeden oluşan tüzüğe göre Türk Kadınlar Birliği, kadınlığı “fikri ve sosyal alanlarda” yükselterek ileri bir düzeye ulaştırmayı amaçlıyordu. 28 Haziran 1925 kararnamesi ile kamuya yararlı dernek sayılan Türk Kadınlar Birliği, 1924-1927 yıllarında İstanbul dışında da örgütlenerek Denizli, Afyonkarahisar ve Diyarbakır’da şubeler açtı. Üye sayısı kısa sürede 500’ü buldu. Türk Kadınlar Birliği, “Türk Kadın Yolu” adlı bir dergi çıkardı. Kadınlara yönelik bilgilendirici kurslar açtı, konferanslar yaptı. Kadınların çeşitli meslekleri yapabilmeleri için girişimlerde bulundu. Anadolu’dan İstanbul’a okumaya gelen genç kızlara yardım etti. Fakir ve kimsesiz öğrencilere yemek verdi. Yabancı dil öğrenmek isteyen kadınlar için kurslar açtı. Kadınları çağdaş kılık kıyafete özendirdi. Balolar düzenledi.

1926’da Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Böylece Türk kadını en temel medeni haklarına kavuştu. Şimdi sıra, siyasal haklara gelmişti. Türk Kadınlar Birliği, 1927’de tüzüğüne bir madde ekleyerek kadınlara siyasi haklar sağlamayı temel amaçlarından biri haline getirdi. Birlik, bir kadın adayla 1927 seçimlerine katılmak istediğini bildirdi. Ancak anayasaya ve seçim kanuna göre “sadece erkek Türklerin seçme ve seçilme hakkı” olduğu için bu istekleri gerçekleşmedi.  3 Nisan 1930’da kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı. Türk Kadınlar Birliği, bunu kutlamak için 11 Nisan 1930’da İstanbul’da bir miting düzenledi ve seçimlere katılma kararı aldı. 26 Ekim 1933’te kadınlara köy ihtiyar heyeti ve muhtar seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 5 Aralık 1934’te de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıdı. Kadınlar, Cumhuriyet’in verdiği bu hakkı ilk kez 8 Şubat 1935’teki milletvekili seçimlerinde kullandılar. 1 Mart 1935’te toplanan TBMM’ye 18 kadın milletvekili girdiğinde henüz İsviçre, Belçika, Fransa gibi ülkelerin parlamentolarında hiç kadın milletvekili yoktu. Cumhuriyet hükümeti, Türk Kadınlar Birliği’nin uluslararası toplantılara katılmasını destekledi, bu konuda birliğe gerekli yardımı yaptı. 1935’te birlik başkanının, “Kadın Birliği ülkülerine kavuşmuştur. Türk kadınlığına bütün haklar tanınmıştır. Bundan sonra Kadın Birliği’ne ihtiyaç yoktur” sözleri ile Türk Kadınlar Birliği kapatıldı. Bu konudaki boşluk Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kadın kolları şubesinin oluşturulmasıyla doldurulmaya çalışıldı. Türk Kadınlar Birliği, 19949’da yeniden kuruldu. Atatürk Cumhuriyeti, 10 yıl içinde kadınlara önce medeni, sonra siyasal haklarını verdi. Bu süreçte Türk Kadınlar Birliği, kadın hakları konusunda farkındalık yaratılmasına, kamuoyu oluşmasına katkıda bulundu. Cumhuriyet hükümeti de genelde birliğe destek oldu. Türk kadını haklarını, (elbette o haklar için mücadele eden öncü kadınların hep hatırlanacak çabasıyla birlikte) Atatürk’e ve Cumhuriyet Devrimi’ne borçludur. Bu gerçeği Türk kadın hareketinin öncülerinden Nezihe Muhittin şöyle ifade etmiştir: “Cumhuriyet hükümetimiz bu ihtiyacı hissetmiş ve kadınlara bu hakkı vermiştir. Bu hak, alınmamış, verilmiştir.”