OSMAN KÖSE'NİN KALEMİNDEN

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 169. Maddesine göre ormanların tüm sorumluluğu devlete aittir.
Yanan ormanın yerine yeni orman yetiştirir.
Mülkiyetini devredemez.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edemez.
Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapamaz.
Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Bu maddelerden herhangi birini uygulamaz ise anayasal suç işlemiş olur.

Kısaca: Ormanlarla ilgili tüm sorumluluk Devletin kendisine aittir. Sayın Cumhurbaşkanı “THK uçakları pert olmuş” diye açıklama yapıyorsa bunun hesabını yetkili kişi veya kurumlara sormak zorundadır.
“Yanan yerleşim yerleri belediyelerin sorumluluğunda” diyorsa: Yangının da sel gibi deprem gibi doğal afet olduğunu bilmemesine imkan yok. Bu Belediyeler Ak Parti belediyeleri olsaydı aynı sözü söylemezdi diye düşünüyorum.

Yakılan yıkılan yerlere imara açmayacacağız tekrardan ağaçlandıracağız dedikleri yerlere villalar, oteller yapılmasına, Araplara peşkeş çekilmesine Sürmene’de, Bodrum’da, Marmaris’te yıllarca şahit olduk. Daha yangın bitmeden TOKİ projesi ortaya koyuluyor. Hem de ocakları sönen ciğerleri yanan insanları borçlandırarak.

İnsan oğlu: Nefes olan ağaca düşman. Doğurup emziren kadına düşman. Bal veren arıya, yaşamına renk katan kelebeğe düşman. Gelecek olan çocuğa düşman. Unuttu insan merhametini. Hiç acımadan kıydı canlıya toprağa. Kendinden başka hiçbir şeye yaşam hakkı tanımadı.

Bir hayalim var benim:
Gün gelecek Ülkemde, bütün vadiler yükselip bütün tepeler ve dağlar yeşerecek. Vadilerden, ırmaklardan şelaleler eskisinden daha gür daha berrak akacak. Ormanlarımızda yine rengarenk çiçekler, bitkiler bitecek. Kuş sesleri ile ağaçlarımızın altında gölgeleneceğiz.

Bir hayalim var benim:
Savaşlar olmayacak, çocuklar yetim öksüz kalmayacak. Kadın cinayetleri son bulacak. İnsanlar evsiz kalmayacak.

Bir hayalim var benim:
Nasıl ki; 1. Dünya savaşında 4 yıl savaştıysak, Sarıkamış’ta 90 bin canımızla donduysak, Çanakkale’de yaşlısı genci beşyüz bin insanı feda ettiysek yeniden küllerimizden doğacağız.

Bir hayalim var benim:
Malazgirt’te sultan Alparslan’ın, Peygamber övgüsüne nail olmuş Fatih sultan Mehmet han’ın, Yurdum, Anadolu’m elden giderken Mustafa Kemal’imizin ruhu varken bir ölüp bin kez yeniden doğacağız elbette.

Bir hayalim var benim:
bu devran elbet tersine dönecek. İsra süresi 81. Ayette rabbimin buyurduğu gibi “Hak gelip batıl yıkılıp gidecek”

İşte o zaman gerçek adaleti yaşayacağız. Mazlumun ahının, bu kadar yanan can’ın hesabının sorulacağı günler elbette yakındır. Hep birlikte yaşamı da umudu da yeniden yeşerteceğiz.

Nazım Hikmet’in dediği gibi:
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
Çürüyen diş, dökülen et,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle,
işçi tulumuyla,
bu güzelim memlekette hürriyet.
Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman…

Sağlıcakla…

Gazete Damga’dan alıntıdır