YÜREKLERDEKİ FAY HATLARI...

Kahramanmaraş'taki 7.7 ve ardından 7.6 büyüklüğündeki deprem sadece 10 ilimizi etkilemedi.

Her köşesini sarstığı ülkemizin güzel insanlarını da deyim yerindeyse titretip kendine getirdi!

Birilerinin gazıyla neredeyse kendi kendisiyle kavga eder hale dönüşenlere, ocu, bucu, şucu değil, insan olduğunu hatırlattı.

Dayanışmanın her türlü musibetten daha güçlü silah olduğunu gösterdi.

Ülkenin dört bir yanındaki manzara, kitaplardan okuduğumuz Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarındaki seferberliği canlı canlı yaşattı.

 

 

Kumbarasındaki harçlıkları bağışlayan, akranlarına gönderdiği oyuncaklara; "Bu günler geçecek. Geceleri uyurken ona sarıl; korkmazsın" notu iliştiren kalbi küçük, merhameti büyük çocuklar...

Evdeki çayı, şekeri, yağı, makarnayı çantasına doldurup gelen teyzeler..

Ambarındaki tarhanayı, bulguru, nohutu, fasulyeyi boşaltıp getiren vatanseverler..

El emeğiyle yaptıkları ekmeklerle dolu çuvalları sırtlanarak yardım merkezlerine getiren köylü kadınları..

Ağılındakini koyunuyla kuzusunu ve ahırındaki düvesini getirip belediyelere teslim eden çiftçiler..

Umre ziyareti için biriktirdikleri parayı bağışlayan müminler..

"Sizler soğukta yandınız, bizler soğukta donduk.." diyerek bize söz bırakmayan kardeşlerimiz...

...ve sen Vatan savunmasına şehit verdiği eşinin hiç giyemediği "tören ayakkabısı"nı getiren yürekli kadın...

 

 

"Kim var?" denilmesini beklemeden yardım merkezlerine koşup gelerek 7/24 çalışan gençler, kızlar, kadınlar, erkekler, amcalar, dayılar, dede ve nineler...

"Neredesiniz?" denilmeden kendi imkanlarıyla Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye, Şanlıurfa, Malatya, Gaziantep'e giderek can kurtarmaya çalışan, oracıkta bi çare kalmış canlarımıza nefes olmaya çaba gösteren gönül insanları...

Canla başla çalışan sağlıkçılar, askerler, polisler ve tüm kamu görevlileri...

Yaptıkları haber, çektikleri görüntüleriyle milletimizin en güçlü silahı olan dayanışma ruhunun canlanmasına bayraktarlık eden gazeteciler...

Sizler belki farkında değilsiniz, ama büyük iş çıkarıyorsunuz.

Sizler depremle yıkılan bir ülkeyi, yeniden ayağa kaldırıyorsunuz.

Tek yürek olup umutları yeşerterek 'Türkiye Yüzyılı"nın tohumlarını saçıyorsunuz.

 

 

Nasıl ki Kurtuluş Savaşı'nda bir millet küllerinden yeniden doğduysa, son yüz yılın en büyük afeti olan bu deprem yeni Türkiye'nin oluşmasına vesiledir hiç şüphesiz...

Sizi bilmem, ama ben 60 yıllık yaşamımda ilk kez tanıklık ediyorum böyle bir dayanışma ve uyanış ruhuna...

Ayrışmadığımızda biz,

Çok güzeliz.

Çok güçlüyüz.

Her işin üstesinden geliriz biz.

Acıları paylaşır, kırılmış yürekleri sarıp sarmalarız biz.

Yıkılan binaları ayağa kaldırır, kumu, demiri ve çimentosundan çalan arsızlar ile buna göz yuman pespayelere hesabını sorarız biz...

 

 

Zor değil, basit bu.

Sadece üç konuda hassas olacağız.

Birincisi; kainattaki tek Eşref-i Mahlukat, yani insan olduğumuzu unutmamaktır.

İkincisi; insanlığından çıkanları kendi dünyalarıyla baş başa bırakıp, milletçe felaha ermek için tıpkı bugünkü gibi dayanışma ruhunu canlı tutmaktır.

Üçüncüsü; her konuda, herkese adil olacağız, adaletle davranacağız. Güçlü olanı değil, haklı olanı her makamda güçlü kılacağız...

Kılar mıyız, kılarız!

Çünkü; "Bu millet asla yıkılmaz" dedirten güzel yürekli insanlarımız var bizim...

Yüreklerimizdeki fay hatlarını da harekete geçirip şer bildiğim şeylerde yarattığın hayra hayranım ALLAH'ım...

 

 

Ülkemin hemen her noktasında tam bir seferberlik ruhuyla yürüttükleri dayanışmalarını gururlanarak izlerken;

"Başka bir memlekette yaşayamam" dedirten ülkemin güzel insanları...Her birinizin önünde saygı ile eğiliyorum.

Duaya ve dayanışmaya devam...

Selametle