HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDE UZLAŞMA ŞART!.

Dünyanın bütün nehirleri bir araya gelse halkımızın hak, hukuk ve adalete susamışlığı giderilemeyecek büyüklüktedir. Buna karşın, yargı bağımsızlığı mücadelesi veren hemen herkes, ateşe su taşıyan karınca misali adaletten yana saf tutarak umutla ve ellerinden geldiğince, güçleri yettiğince mücadelelerini sürdürmektedir. Altı Parti’nin oluşturduğu ‘Millet İttifakı’ tarafından önceki hafta açıklanan ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ kapsamında yer alan ‘Yargı Reformu’ başlığında yer verilen ve olumlu düzenlemeler dışında bence eksik bırakılan konular da bulunmaktadır. Geçen pazartesi yaşanan büyük deprem felaketinin üzerine bu konulara değinmek kimilerine göre yersiz ve gereksiz ve hatta zamansız bulunabilir ama bu önemli konuların böyle bir zamanda bile tartışılması, konuşulması gerektiğine inanıyorum. O nedenle ben anlatmaya devam ediyorum. İlk olarak değinmek istediğim, yargı sisteminin adalete eriştirememesinin en önemli nedeninin siyasi iktidarın yol arkadaşları ile birlikte yargının bağımsızlığının yok edilmesi olduğu gerçeğidir. Bu kapsamda erkler ayrılığı ilkesinin egemen kılınacağına, yargı bağımsızlığının da yeniden sağlanacağına dair kuvvetli bir mesajı o söz konusu mutabakat metninin “yargı reformu” başlığı altında görmemiz gerekiyordu. Çünkü siyasi iktidar ve yürütmenin yargı üzerinde tahakkümünün sonlandırılması hepimizin ortak beklentisidir, öyle olmalıdır, diye düşünüyorum. Söz konusu uzlaşı metninde çoğulcu bir yöntemle yapılacağı belirtilen Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu üyeliği seçimlerinde; çoğulculuğun, hesap verebilirliğin ve demokratik meşruiyetin sağlanacağının belirtildiği görülmektedir. Yargının, iktidar-cemaat koalisyonunun egemenliğine girmesinin önemli kilometre taşlarından olan 12 Eylül 2010 referandumunun yargı ile ilgili düzenlemelerinin “çoğulculuk, hesap verebilirlik ve demokratik meşruiyet” kavramları ile süslenerek kampanyanın yürütüldüğü, referandum kampanya döneminde kullanılan bu slogan sözlerin, referandum sonrasında iktidar-cemaat koalisyonunca yargının yıkımını engellemediği, aksine yıkım sürecinin adeta kamuflajı yapıldığı hafızalarımızda unutulmamıştır. Yargının yıkımı sürecinde kullanılan slogan sözlerin, yargının restorasyonu sürecinde somut öneri içermeksizin sav, söz, reçete kavramlar olarak mutabakat metninde yer alması kanımca samimiyet ve inandırıcılığa zarar vermektedir. Hak yoksunluğunda zirvede olan yargıç ve savcıların örneğin meslekten çıkarma cezasına karşı kullanabildikleri hak arama özgürlüklerinin, sadece mesleğe kabul ve diğer disiplin cezalarını içeren işlemler için genişletilebileceği öngörülmektedir. Ne yazık ki yargıç ve savcıların çok sayıda başlık altında mağduriyetlerine yol açan işlemlere karşı hak arama kısıntıları bu metinde de ne yazık ki sürdürülmektedir. Yargıtay ve Danıştay’ın üye seçim yönteminin tarafsızlık ve bağımsızlık esasları doğrultusunda yeniden düzenleneceği bu söz konu uzlaşı metninde belirtildikten sonra, devamında Danıştay üyelerinin dörtte birinin, TBMM’nin üye tam sayısının en az üçte iki çoğunluğuyla seçileceği sözü verilmiştir. Bu, üye seçim yönteminin tarafsızlık ve bağımsızlık esasları doğrultusunda yapıldığına asla kanıt oluşturmaz, kanaatini taşıyorum. Tam tersine anımsayacaksınız, 2021 yılının mayıs ayında TBMM’de yapılan HSK üyeliği seçimlerinin, iktidar ve muhalefete mensup siyasi partiler arasında “pazarlık ve bölüşüm” esaslı yapıldığını da hemen akıllara getirivermektedir. Örneğin; ‘Yargıç/savcı yardımcılığı sınavı’ gibi ‘bağımsız ve tarafsız yargı’ açısından ‘olmazsa olmaz’ denilebilecek bir uygulamanın yeniden tesisi için sil baştan düzenlenmesi gerektiği konusundaki bir beklentinin karşılanamadığı görülmektedir. Daha birçok yazacak, anlatacaklarım var bu konuya ilişkin ama ben daha fazla uzatmadan şunu söylemek istiyorum;

“Hukuksuzluk çölüne dönüşen ülkemizde gerçekten hukukun üstünlüğüne erişilmesi için getirilen her yapıcı eleştiriye, öneriye olumlu bakılarak politikaların oluşturulacağına ve hukuk devleti ile hukuk güvenliğinin kısaca yargı bağımsızlığının egemen olduğu güzel bir ülkeye ulaşacağımıza olan inancımı bu vesileyle bir kez yinelemek istiyorum..”