Bugün geçen hafta sonunda yazdıklarım dolayısıyla anlattıklarıma devamla yobazlığın, bağnazlığın gerçekten dindar, samimi olarak inançlı insanlar ve de genel olarak herkes için ne denli tehlikeli olduğunu dilimin döndüğünce ‘biraz daha’ anlatmaya çalışacağım. Öncelikle şunu belirtmekte yarar görüyorum; Yobazlığın sağı solu yoktur. Çoğu zaman irticacı kadar, yobaz laik de gelenekçi kadar yobaz yenilikçi de yobazlığını en tepe noktasında keskin biçimde gösterir, bağnazlığı tavan yapar!..

Kendini bilimden yana imiş gibi gösterenin yobazlığı, bazen en hurafeciden bile daha sert, daha kuru, daha insafsız olabilir. Yobazın milliyetçisi, enternasyonal olanı, liberali, muhafazakarı, sosyalisti, Kemalist olanı yoktur, bunların hepsi çok kolayca yobaza dönüşebilir. Tümü çevresini dikenli tellerle örüp, dışlayıcı, hatta yok edici olabilir. Dahası ne yazıktır ki, hiçbir teori, hiçbir inanç yobazlığa ve bağnazlığa karşı doğal bağışıklığı asla sağlayamaz!..

Ünlü düşünür Nietzsche yobazlığı ve bağnazlığı bazı eserlerinde çok güzel biçimde şöyle anlatmıştır;

Yobazlar dünyayı boydan boya ikiye ayırırlar, bizimkiler ve onlar diye. Bir de öyle sanıyorum ki yobaz ve bağnazlara karşı en büyük yanılgımız okumanın, öğrenmenin yobazlığa engel olduğunu sanmak, yobazların ve bağnazların cahillerden oluştuğunu zannetmemizdir. Okur yobazlar, bol bol yazan yobazlar da vardır. Ama bu yobazlar ve bağnazlar sürekli kendilerini haklı kılmak için okur ve yazarlar. Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkça ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler. Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmasında fayda vardır…'

Ünlü Türk sosyolog Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat ise aynı konuya ilişkin şunları söylemektedir; Kolaycı ve indirgeyici kafalar için, gökkuşağı diye bir mesele yoktur. Başkalarının fikirlerini, ideolojilerini, hazırlop sunulu vermişlerdir. O işlerine geldiği için körü körüne inandıkları düşüncelerden başka her türlü düşünceye düşman birer fanatik, sekter, hatta yobazca yaklaşır ve şiddetle karşı çıkarlar. Bunların renk ve istikametleri çok farklı tezahür edebilir. Örneğin; Solcu, sağcı, Freudcu, Darwinci, Müslüman, Hristiyan, ateist gibi ortam ve koşullara göre her kılığa bürünebilirler ama ana yapı hep aynıdır; indirgeyici olmak, hizipçilik ve kendinden olmayandan nefret etmeyi bir kaba koyup iyice çalkalamak, üzerine de biraz sevgisizlik eklemek! Bu türden yobaz ve bağnazların bilimle uğraşanları kendi ekollerinin haricindekilere düşmanlık ederler, politikada yer alanları ise farklı düşünenleri ellerinden gelince yok ederler. Yani asla demokrat olamazlar. İşin daha vahim yönü, pek çok alanda en etkin ve örgütlü olanları kendilerini aşmak hiçbir çabaları olmadığı için, enerjilerini kendi dünya görüşlerini diğerlerini yok ederek yaymak amacıyla harcarlar…'

‘Yobazlık ve bağnazlığı’ herhangi bir ideolojiye ‘körü körüne bağlanmak’ şeklinde açıkladığımızda bütün dünyanın sorunu olarak kabul etmek ve toplumun tüm katmanlarında olabileceğini bilmek gerekir.

Sizin anlayacağınız; 'her mesleğin, her ideolojinin yobazı olur, örneğin din yobazı, fen yobazı, devrim yobazı, evrim yobazı, siyaset yobazı, laiklik yobazı gibi. Yobazlık; aslında bir düşünce tembelliği halidir, insanın düşünce yeteneğine açıkça ihanetidir…’

‘Düşünce tembelliğinin sonucu olarak’ yargıları bir analitik süzgecin delikleri arasından geçmeyeceği için davranış kodu ezberletilmiş doğadaki hayvanlar gibi hayatın her aşamasını şekil ve format üzerinden sınıflandıracak ve kafasında etiketlediği kodlara uygun bir durumda kendisine ezberletilmiş veya daha da kötüsü kendi kendisine ezberlediği davranış kütüphanesinden uygun karşılığı çıkaracak ve uygulayacaktır. Bu durumun ‘uygun’ karşılığın ‘akla uygun’ olmasını beklemek sonuçta tüm dünyanın kendi kafasındaki doğrulara göre olmasını isteyen, hastalıklı ve oldukça tehlikeli bir düşünce biçimidir, düşüncesindeyim. ‘Yobazlık, bağnazlık’ ve de ‘gericilik’ üzerine anlatacaklarım, dolayısıyla yazdıklarım elbette ki bu kadarla sınırlı değildir. Ama bugünlük bu kadar deyip bugün yazımı noktalıyorum. Zaten geçen hafta sonu bu konuya dair uzunca biçimde yazıp anlatmıştım. Yarın yine bu sütunlarda buluşmak umuduyla…