CHP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde ortaya çıkan yükseliş dinamiklerini salim kafayla incelerken altının en çok çizilmesi gerekenin, CHP’nin toplumu birleştirici politikalarıdır, kanısındayım. Şurası bir gerçektir; iyi ve halkçı belediyecilik desteği CHP genel merkezinin öteden beri savunduğu politikalarına gerçek anlamıyla bir sahicilik kazandıracaktır. Ama belki de günden itibaren yerel seçimlerin yarattığı ve doğal sonucu olarak getirdiği bu yükselişin deyim yerindeyse ‘canım cicim günleri’ epeyce geride kalacaktır. Çünkü bu sözünü ettiğim yükselişin yerleşik ve kalıcı olmaya yönelik inşası çok daha zorlu bir süreçtir, diye düşünüyorum. Bugünden itibaren bu yükselişin dört yıl boyunca inşa dönemine girilmiştir ve bunun asla geri dönüşü yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi öncelikle halkçılık temelinde yükselebilir. Halkçılık, AKP’nin sermayecilik, talancılık, parti ve çevresini zenginleştirme, geride kalan tüm milleti yoksullaştırma politikalarının bir anlamda panzehiridir!..
AKP her açıdan, tüm yöneticileri ve kayırdığı adamlarıyla 22 yıldır ihaleleriyle beslediği şirketleri ile ülkenin en zengin sınıfı, partisi, zümresi haline gelmiştir. AKP’nin bu son seçimde kaybettiği belediyelerine bir bakın, yönettikleri kentler yüz milyonlarca, milyarlarca faiz ve borç yükü altına sokacak kadar büyük bir yağmanın merkezlerine dönüşmüş durumdadırlar. Seçimi kaybettiğini gördüklerinde ise acele son yağma imzalarını atmaktan çekinmemiş, geri durmamışlardır.
Belediyeler esasen ‘kimsenin halkın parasını çarçur edebilecekleri yerler’ kesinlikle değildir. Bu durumda Belediyelere ve de özelikle Büyükşehir belediyelerine borçlanma kriterleri getirilmesi ve bunun kanunla sınırlandırılması kaçınılmazdır. Aslına bakarsanız AK Parti’nin bu son seçimde açıkça gözlenen ‘düşüş dinamiklerini’ CHP’nin yükseliş dinamiklerine dönüştürecek bir inşadan öncelikle bahsetmek gerekmektedir…
CHP’nin 2028’e giderken ‘halkçılığının temel taşlarını nasıl döşeyeceğini’ şimdiden bilmemiz olanaksızdır. Aslında tüm bunlar bir ilkeler bütünlüğü gerektirmektedir. Bu arada 2028’e giden yolun ‘epeyce çok dikenli olacağının işaretleri’ mevcuttur. Antalya’daki teleferik kazası bahanesiyle Kepez belediye başkanının apar topar tutuklanması bu duruma açık bir örnektir. Buna şu anda Erdoğan ve dolayısıyla AKP’nin elinde bulunan tüm devlet gücünü de katın ne demek istediğimi açıkça anlayacaksınız. Yani sizin anlayacağınız bunlar iktidarı teslim etmemek için bundan sonraki süreçte inanın her şeyi yapacaklardır…
Sözün özü şudur; 31 Mart yerel seçim sonuçlarından sonra ne Türkiye’de ne de Balıkesir’de artık hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır ve muhtemelen 2028’e kadar bile süremeyecek olan önümüzdeki süreçte yazımın başlığında da belirttiğim gibi ‘yeniden inşa süreci’ epeyce zorlu, meşakkatli geçecektir. Aman dikkat!..
Yorum yapın