YENİ YIL

     2022 yılını bitirdik ve 2023 yılına merhaba dedik. İyi kötü ömrümüzden bir yıl daha geçti. Sevinmeli mi, üzülmeli mi bilemiyorum. Yaşlılığa ve ölüme biraz daha yaklaştık. Her gün takvimden kopardığımız bir yaprak bizi biraz daha hüzünlendirir ve ölüm denen akıbete yaklaştırır. İnsanlar doğarlar yaşarlar ve ölürler. Mademki doğduk bir gün mutlaka öleceğiz. Doğmak ölümün habercisidir. Her gün yaşadığımız ve kabullenmemiz gereken tek gerçek bu. Ne yapsak bu gerçeği değiştirmemiz mümkün değil. Zaten yaşayacağımız üç hayat vardır. Dünya hayatı, kabir hayatı ve ahiret hayatıdır. Bu üç hayatın en kısa olanı da halen yaşadığımız ve daha ne kadar yaşayacağımızın belli olmadığı dünya hayatıdır. En iyi şekilde değerlendirmemiz gereken ve en kıymetlisi de bu hayattır. Çünkü üç hayatımızı da buradan kazanmaktayız. Bunun içinde geride bıraktığımız bir senenin değil, her saatimizin ve her dakikamızın kıymetini bilmeli ve en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Bu değerlendirmeyi yaparken sadece duvarda kopardığımız takvim yaprağını değiştirmek değil, geçen eski senenin değil yeni senenin de muhasebesini iyi yapmalıyız. Geçen yılda yaptığımız hataları iyi tespit edip yeni yılda bu hataları yapmamak için gayret göstermeliyiz. Geçen yılda yaptığımız iyi yararlı ve güzel işleri yeni yılda daha çok artırmalıyız. Hatalarımızı tespit ettikten sonra bunlardan gerekli dersi alarak yeni yılda bu hataları yapmamaya çalışmalıyız. Yeni yıl ancak böyle kutlanır, yeni yıla ancak bu duygularla girilir. Yoksa içki içmek, çam devirmek,  evleri ^^Noel ağacı^^ ile süslemek çılgınlıktan başka bir şey değildir.

  Hıristiyanların veya Avrupalıların bu yaptıklarını ve durumlarını elbette yadırgamıyoruz. Bizim yadırgadığımız durum başkadır. Bir taraftan Müslüman olduğumuzu kabul ediyor öte taraftan Hıristiyanlar gibi noel kutluyoruz. Biz onların sözde Noellerini veya bayramlarını kutlamaya çalışırken acaba o Hristiyanlar bizim hiçbir kutsal günümüzü veya bayramımızı kutluyorlar mı. Tanzimattan beri  Batılılaşmak için elimizdeki bütün değerleri  kaybedip ne doğulu kalabildik ne de batılılaşabildik. Avrupalı bizden aldığı Fen ve ilimle bizi kat kat geçerken, bizde körü körüne onlara benzemek için onların bize hiç uymayan, bize ters gelen adet ve yaşantılarını almaya çalışarak kendi değerlerimizden uzaklaşıp, kendi benliğimizi kaybederek dejenere olup içinden çıkılmaz durumlara düştük. Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayayım ki inançlarının getirdiklerini bırakıp, kendi örf ve adetlerini terk eden bir topluluk kendisine olan güvenini kaybeder. Taklit etmeye çalıştığı insan ve topluluğu kutsal kabul etmeye başlar. Bu da insanlar ve milletler için telafisi mümkün olmayan yaraların açılmasına sebep olur. Böyle bir toplum veya millet artık yok olmuş demektir.

  İçki içerek, elde milli piyango biletiyle yılbaşı kutlamak, çam devirmek ne dinimizle ne de örf ve adetlerimizle bağdaşmayan şeylerdir. Yılbaşında bilmem kaç bin polis sadece İstanbul da güvenliği sağlamak için görev yapacakmış, yazık ayıp değimli bu kadar polis kimi kimden koruyacak. Yine çam ağacıyla evleri süslemenin akılla, mantıkla bağdaşacağını ve izah edilecek tarafının olmadığını kabul etmemiz lazım. Birkaç gün önce bir TV kanalında izledim orman muhafaza memurları ormanlarda nöbet tutarak çam ağacı kesilmesini önlemeye çalışıyorlardı. Olacak şey değil, âdetin çılgınlığın bu kadarına da pes vallahi. Yine bir diğer önemli şey de milli piyango bileti alma çılgınlığıdır. İnsanlar bilhassa büyük şehirlerde kuyruğa girmiş kar,  kış, soğuk demeden bir umut olarak gördükleri bilet almaya çalışıyorlar. Yıllardan beri takip ettiğimiz basın ve TV. Den gördüğümüz kadarıyla şimdiye kadar bilet almış ve büyük ikramiyeyi kazanmış kaç kişi varsa hiç biri hayatta tam olarak mutlu olamamış ve hepsinin hayatlarının sonu hüsranla bitmiştir.

  Artık titreyip kendimize dönmemin zamanı çoktan gelmiş ve geçiyor bile. Avrupa da, ABD. ve diğer bir çok ülkede ülkemize ve bilhassa İslamiyet’e yapılan saldırıları görüyoruz. Ne yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyelim onlar bizi kendilerinden kabul etmiyorlar,  o halde bizde en kısa zamanda kendimize ve kendi değerlerimize dönerek, ona göre yaşayıp kendi değerlerlerimize sahip çıkmalıyız. Öyle körü körüne onları taklit etmeye de hiç uğraşmamalıyız. Herkese sağlıklı ve hayırlı günler diliyorum. Aslan TORUN