HERKESİN KIRMIZI ÇİZGİSİ VARDIR!

Herkesin, hepimizin ‘KIRMIZI ÇİZGİSİ’ vardır. Aşılmasına dayanamadığı, geçilmesine katlanamadığı yerdir orası yani kırmızı çizgisidir. Yaşadığımız politik ortamının figürlerine baktığımız zaman da hemen hepsinin, tümünün birbirinden epeyce ayrı duran ve görünen ‘kırmızı çizgileri’ olduğunu görmekteyiz. Örneğin; Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Kırmızı çizgisi’ 20 yılı aşkın süredir koruduğu İktidarı kaybetmemektir. İktidarın yitirilmesi, onu var eden her şeyin elinden kayıp gitmesi demektir. Güç kaybı, yetki kaybı, servet kaybı, her şeyin kaybı demektir Erdoğan için..

İşte o nedenledir ki, Erdoğan iktidarı elinde tutmak için her şeyi ama her şeyi göze almış durumdadır. Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince, onun ‘kırmızı çizgisi’ ise CHP Genel Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı adaylığı olduğunu düşünüyorum. Kılıçdaroğlu’nun bugünlerde odaklandığı tek hedef, cumhurbaşkanlığı adayı olmak istemesidir. Bunu o kadar çok istemesinin nedeni kanımca hem kendisini bu iş, bu görev için çok uygun görmesinden hem de yapmak istediklerine güvenmesinden kaynaklanmaktadır. Erdoğan’ın deyimiyle ‘Bay Kemal’ dürüst, samimi, çalışkan, bir görüntü vermesine karşın, toplumu heyecanlandıracak, kitleleri ardından sürükleyecek karizmaya asla sahip görünmemektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na gelince, İmamoğlu’nun ‘kırmızı çizgisi’ ise hak ettiğini almak veya alamamaktır. Kanaatim odur ki; Ekrem İmamoğlu herkesin düşündüğü ve zannettiği gibi salt ‘cumhurbaşkanlığı adaylığı’ peşinde değildir. Cumhurbaşkanlığı adaylığını olursa istiyor ama tek hedefi bu değildir. Kanımca onun hedefi, hak ettiği şeylerin elinden hileyle ve haksızca alınmasına karşı dişe diş mücadele etmek, savaşmaktır. İmamoğlu bu mücadeleyi yakın geçmişte yaptı, bugün de yapmaktadır, yarın da yapacaktır, bu durum hiç kuşku götürmez bir gerçektir. Onun coşkulu kişiliği, güçlü yapıcılığını öne çıkaran arzusu, heyecanı, gençlik heyecanını, deyim yerindeyse elektriğini geniş kitlelere iletebilme gücü yüksektir ve bir anlamda yeterli karizmaya sahip görünmektedir. Şu anda da, iktidarın yargı üzerinden yaptığı yanlış bir hamle ile yurt çapında mağduriyet üzerinden bir yıldız haline gelmiştir. Aday olmasa, yapılmasa dahi İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçiminde onun içtenlikle sağlayacağı destek büyük bir güç ve enerji olarak etkisini pozitif olarak gösterecektir. Gelelim İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e Akşener’in derdi tasası, yani ‘kırmızı çizgisi’ kanımca iktidar olmak ve iktidarda kalmaktır.

Meral Akşener bu amacına erişmek için ‘oyun kurucu pozisyonunda’ davranarak akıllı ve enerjik bir muhalefet yapıyor, karşılığını da fazlasıyla almaktadır. Görüyor, gözlüyorsunuz, partisinin oyu sürekli yükseliyor, kendisine ve partisine oy verecek seçmen tabanını genişletiyor. Akşener böylece sabırlı ve tutarlı davranışları ile geçmişin yüklerini de günahlarını da silmeyi başarmaktadır. Kadın siyasetçi olması da bu başarılı çıkışı sağlamasında büyük bir avantaj getirmektedir. Yakın geçmişte yani 90’lı yıllarda Tansu Çiller’in toplum üzerinde ve özellikle kadın seçmenler üzerinde yarattığı büyük hayal kırıklığı onu daha da güçlü, daha da güvenilir kılmaktadır, diye düşünüyorum. Belki bugünler için değil ama ilerleyen süreçte cumhurbaşkanlığı adaylığı için güçlü ve potansiyel bir isim haline daha şimdiden gelmiştir. Akşener’in Cumhurbaşkanı olacağı bir siyasal ortam ve sistemin Başbakanlığına da belki Ekrem İmamoğlu yakışabilir, kim bilir?.

Atatürkçü, Cumhuriyetçi kesimin yani ben ve benim gibilerinde yer aldığı toplum kesitinin bireyleri için ‘KIRMIZI ÇİZGİLER’ nedir? Diye soracak olursanız benim öncelikli yanıtım, olmazsa olmazım; LAİKLİKTİR!.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan toplumun her katman ve kesitinde ‘LAİKLİK KARŞITI’ kim ve kimler varsa dinciler, dinci politikacılar, tarikatlar, cemaatler, emperyalizm yandaşları, terörist grup ve unsurlarla kol kola girmiş bölücüler, onların paydaşları, sempatizanları, yandaşları bizlerin doğal olarak DÜŞMANIDIR!.

Bizler, bu ülkede; ‘LAİKLİĞİN’ ve ‘CUMHURİYET’İN’ de ‘DEMOKRASİ’ nin de ‘ÇAĞDAŞLIĞIN’ da ‘UYGARLIĞIN’ da ‘sarsılmaz bir temeli’ olduğuna, kaçınılmaz olarak olması gerektiğine inananlarız, onun öyle olduğunu, olması gerektiğini bilenleriz! Diye düşünüyorum.

100. Kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimiz, bitmiş, yenilmiş, tükenmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun ağır enkazı/kalıntıları üzerinde mucizevi biçimde yükselmiş bir ‘UYGARLIK ve ÇAĞDAŞLIK MUCİZESİDİR!’ Ulusal Kurtuluş Savaşı ile emperyalist dünyanın güçlü ülkelerini çok ağır bir yenilgiye uğratarak kurulan ‘CUMHURİYETİMİZ’ elbette bizim kutsal emanetimizdir. Bu emanetten vazgeçmemiz mümkün değildir!..