Bazı sözler var, okuduğunda zihninde yankılanan, suskunluğuna tercüman olan, kalbini titreten, içine işleyen…
Sadece kulağa değil, vicdana da dokunan…
Öyle bir söze rastladım yine. Hem zarif hem derin bir öğüt:
“Bir kimseyle irtibatın kesildiğinde dilini de kes, gıybetini yapma! Dostluğunda iyi olsun terk edişin de… Çünkü ahlakın önemli bir ölçüsü şöyledir: Sırları gömmek, ayrılığın adabındandır.”
İnsanlar genellikle yüz yüze bakarken, iyiyken güzel konuşurlar, sevgiyle, övgüyle bahsederler birbirlerinden. Ama yollar ayrıldığında, iletişim bittiğinde asıl karakterler ortaya çıkar. Ahlak, dostluğun devamında olduğu kadar, ayrılığın adabında da kendini belli eder.
Sırları gömmek, arkadan konuşmamak, vedalara da saygı göstermek…
İşte gerçek olgunluk burada başlar. Çünkü ayrılıklar insanlara özgüdür. Ama ayrılırken bile insan kalabilmek ahlaktır.
Bir zamanlar hayatımızda olan, muhabbetimiz olan, yakın olduğumuz biriyle yollarımız ayrıldığında, arkasından kötü konuşmak ne kazandırır bize?
Aksine o kişiyle ilgili anlattığımız her şey, aslında kendi ahlakımızı tarif eder.
Ayrılıklarda yaşanan o kırgınlıklar, sorular, sitemler, öfke…
Bazen susmak bile yetmez, içimizde kopan fırtınaları başkalarına anlatmak isteriz. İşte tam da bu noktada karakter devreye girer. Çünkü mesele artık yaşanmışlık değil, nasıl bıraktığın meselesidir. Sessizce, olumsuzlukları ifşa etmeden mi, yoksa ağzın köpüre köpüre, önüne gelene yalan yanlış anlatarak mı? Hem olgunluğun hem de ahlakın imzası işte bu soruların cevabıdır aslında. Anlatarak sadece karşıdakini değil, asıl kendi karakterini ele verir insan…
‘Ayrılıklar insanları değil, karakterleri ortaya çıkarır.’
Sustuğun zaman, kimseyle paylaşmadığın sırlar…
İşte senin asıl imtihanın orada başlar. Belki içinden kırılmışındır, belki bir şeyler söylemek geçiyordur içinden. Ama bazen en asil duruş, hiçbir şey demeden yoluna devam etmektir. Çünkü ayrılıklar ille kavga gürültüyle olmak zorunda değil. Aksine en güzel ayrılık sessizce olandır. Arkadan kötü söz söylemeden, geçmişe olan hürmeti koruyarak, sessizce çekilmek…
İşte bu olgunluktur.
Biz güzel vedalaşmayı beceremiyoruz çoğunlukla ama öğrenmeliyiz. Yol ayrımları saygıyla olmalı. Arkadan konuşmadan, ‘nasıl olsa kale boş, istediğim kadar gol atarım’ kafasından çıkarak noktalanmalı bazı hikâyeler. Çünkü insanlık bunu gerektirir. Sadece aynı yolda yürümek değil, yol ayrıldığında bile birbirine çelme takmamaktır insanlık…
Vedalarında bir adabı, bir duruşu, bir vicdanı olmalı…
Sırlarını gömdüğün, ardından kötü konuşmadığın… Çünkü dostluk kadar, vedalar da insanı anlatır ve saygıyı hak eder…
Yorum yapın