Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisinde sanırım 2003 yılında Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İİBF, İktisat Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Ömer ÖZPINAR ile yine aynı üniversitenin Nazilli İİBF, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Ergün ŞİMŞEK imzasıyla yayımlanan ‘KÜRESELLEŞME’ konulu araştırma/derleme içerikli bilimsel makalesinde Küreselleşme, kapitalist üretim tarzının dünya genelinde yayılma sürecidir. Bu süreçten sürekli yarar sağlayan kişiler, kesimler ve ülkeler bulunmaktadır. Ancak, bunun yanında, sürecin dışladığı grup ve kişiler çok daha fazladır ve bunlar, her geçen gün daha büyük bir kayba uğramaktadır. Kaybedenlerin bu kadar çok olduğu bir sürecin devamının sosyal huzursuzlukları, suç oranında artışı ve şiddeti beraberinde getireceği beklenebilir. Bu nedenle, küreselleşme sürecinin yarattığı sorunların saptanması, bu sorunların çözümü için yaşamsal önem taşımaktadır.” Denilmekte ve konuya ilişkin saptamalarda bulunulmaktadır.

Şöyle ki;tercihe konu olamayacak güç ve boyutta ortaya çıkan ve insanlığın refah ve özgürlük talepleriyle örtüşen küreselleşme olgusu; yeryüzünün ‘Serbest Pazar’ haline gelmesi sonrasındaki süreçte, insan, toplum ve eşyanın birbirleriyle ilişkisinde ekonominin ağırlıklı ve birinci derecede ‘belirleyici unsur’ olarak fonksiyon icra etmesi, üretim ve istihdam tarzının değişmesi, insanın aşırı bireyselleşmesine ve yabancılaşmasına belki de kaçınılmaz olarak neden olacaktır!’ 

O zaman buradan hareketle şu tespitte bulunabilir; ‘bu olgu oluşturduğu yalnızlaşmış ve yabancılaşmış insan tipinin oto kontrolünü sağlayacak, ‘Homo Economicus’ diye adlandırılan her zaman daha fazla faydayı amaçlamayı yani çok daha fazla olan insanı kuşatabilecek ilkelerden yoksun görünmektedir. En azından henüz bu yönde genel kabul görebilecek bir çözüm sunamamaktadır. Bu durumda şimdi ihmal edilebilir gibi görülen çok küçük bir azınlığın, hatta bireyin tek başına teknoloji ve bilginin kendilerine sunduğu olanakları insanlık aleyhine kullanma olasılığı ortaya çıktığında kolayca küresel bir tehdit halini gelebileceği gayet açıkça görünmektedir. Bence asla unutmamak gerekir ki, her uygarlığın üzerine kurulduğu evrensel bir şemanın merkezinde ‘İNSAN’ vardır. İnsanın ihmali uygarlığın ihmalidir ve de uygarlıkların başarısı ve ömrü insanı anlayabilme kapasiteleriyle doğru orantılıdır. İşte tam da bu noktada doğunun, batı uygarlığına daha doğrusu insanlığa sunabileceği zengin evrensel değerleri vardır ve bunları sunmakta insanlığın geleceği için cömert davranmalıdır. Küreselleşmeyi dünyanın azgelişmişleri birer ulus devlet olup olmama sorunu olarak alma yerine, bu durumun bir süreç sorunu olduğunu kavrayıp kısa ve orta vadede çıkarların çakıştığı gerçeğini de göz önüne alarak bu sürece katkıda bulunmaya çalışmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki; Artık kapalı sistemlerin, bu iletişim çağının etkisiyle toplumların geometrik olarak artan ekonomik ve özgürlük taleplerine yanıt vermeleri olanaksızdır. Toplumlar, bu talepleri karşılayamayan yönetimlerin istemlerini güç kullanarak baskı altında tutma eğilimlerinin arkasında küresel aktörleri görmektedirler. Bu durumda küreselleşmenin egemen güçlerini ciddi biçimde rahatsız etmeğe başlamıştır ve bu yönetimler hem bu güçlerin hem de toplumlarının iki taraflı kıskacı içerisine girmişlerdir. Çünkü toplumların refah ve özgürlüğe, küresel güçlerin de daha fazla pazara ihtiyaçları vardır. Bu gerçeği doğru okuyanlar da hiç kuşkusuz ve de maalesef uzun dönemde bu sürecin şimdinin gelişmişleri aleyhine içinde taşıdığı zaafları da kullanarak karlı çıkacak olanlardır.”

Sanırım söz konusu araştırma makalesinde yapılan geniş değerlendirmenin son cümlesinde belirtilen süreçten kasıt bence şöyle olabilir ya da olmalıdır; Bugünlerde gayet acı olaylarla yaşadığımız sıkıntılı süreçtir bence kast edilen. Yani sorunun çözümüne ilişkin adımlar atılmasına rağmen başta terör sorunu ve de son dört beş yıldır iyice hissetmeye başladığımız, bugünlerde ise maalesef sıkıntıların altında inim inim inlediğimiz ekonomik kriz, hatta çöküş denilebilecek biçimdeki kitlesel olarak bizleri etkilemeye başlayan ekonomi kaynaklı sosyal sorunlar, siyasal çalkantılar, hep bu sözünü ettiğim sürecin içinde görülmeli, değerlendirilmelidir!

Kanaatim odur ki; ‘tüm bunlar küresel güçlerin, bölgesel ve yerel egemenlerin, nihai hedeflerine ulaşmada, istedikleri sonuçları elde etmede uzun vadede kazançlı çıkma, kar sağlama amaçlarına bir şekilde hizmet etmekte, deminden beri sözünü ettiğim sürecin maksimum ölçüde yani azami derecede fayda sağlamasına yönelik gelişmelerdir’

 Ancak ne yazıktır ki: Akıl tutulmasının aymazlık halini yaşayan bizim toplumumuz gibi toplumlar ve topluluklar, uluslar geçmişte olduğu gibi yine hiçbir şeyin farkına varamayacak, benim gibilerin yazdıklarından, söylediklerinden, anlattıklarından ibretlik dersler çıkartamayacak, kıssadan hisse kapıp aymazlıklarından kurtulamayacak, atalet ve dinginlik içindeki gaflet hallerinden sıyrılamayacak, boynuna ilmiş geçirilmiş durumda çıkarıldığı darağacında ayağının altındaki taburesini kendi tekmeleyecektir!.

Çok fazla sert oldu ama görünen apaçık gerçek budur!

Tüm bunları yazarken yanılmayı, dolayısıyla kendimle ters düşmeyi o kadar istiyorum ki!..

Ancak yazmasaydım lütfen bana inanın kendimi çok ağır biçimde vebal altında hissedecektim. İşin orası da apayrı bir gerçektir!..

Yazarın notu: Bu yazımda ayrıca TASAM (Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin 2006 tarihli “Küreselleşmenin Boyutları ve Etkileri” Konulu makalesinden kaynak olarak yararlanılmıştır.