Düşünün bir kere; gayet çok vasat biri, normal insan gördü mü onu elit, seçkinci, kaymak tabaka olarak görüyor, daha doğrusu öyle zannediyor. Bu türden insanların yüksek öğrenime yani üniversitelere karşı olmaları, türlü bahanelerle okumuşlara yani üniversitelilere türlü bahanelerle sözlü ya da fiili olarak saldırmaları, sinemaya, tiyatroya, baleye, operaya gidenlere küçümseyerek hatta tiksinerek yan gözle bakmaları işte hep bu yüzdendir. Günümüzde halen ne yazıktır ki, akademik düzeyde eğitim alanlardan, yani elitlerden (seçkinlerden) intikam aldığını, yıllardır onları ezen bu seçkinlerin yani elitlerin hak ettiğini bulduğunu düşünen ve bunu da yakın çevresinde açıkça ifade edenler bulunmaktadır...
Aslında kısaca bu duruma; 'Vasatlar kendi kısır döngüsü içinde yer almayan onlarla aynı safta bulunmayan hiç kimseyi sevmiyor' da diyebiliriz…
İşte tam da bu yüzdendir ki; Hiçbir vasata laf anlatamazsınız, bir vasat kendinden olmayanı dinlemez, her söylediğini kendi kötülüğü için söylediğini düşünür. Bir vasat, ancak ve ancak başka bir vasattan etkilenir ki o vasatlar yıllardır bu ülkede bir şeylerin başında duruyorlar. O vasatlar boş, fantastik hayaller, gerçekleşmesi epeyce olanaksız fikirler, acayip buluşlar, sözüm ona icatlar, uydurma olağanüstü, otantik, dogmatik hikayeler ile vasatları etkilemesini gayet iyi biliyor ve beceriyorlar. Vasatları, mantıklı düşünüldüğünde en olmayacak türden şeylere inandırmak çok kolaydır ve de basittir. Çünkü başka bir vasatın dünya lideri olduğuna inanmak işine gelmektedir…
Onlar yani bu kahrolası vasatlar; tüm dünyanın kendilerinden ürktüğüne, korktuğuna inandıklarını düşünmek gayet hoşlarına gider. Böylesi boş hayallerin, böylesi saçmalıkların peşinden sürüklenmeye onlar yani kahrolası vasatlar çoktan gönüllüdürler. Bu vasatlar, yaşadıkları ülkelerin her kurumunda, her organında, her makamının hem de en tepesinde var olmayı isterler. Yeni söylemler geliştirerek vasatlıklarını ‘başka bir düzleme (!)’ oturtmak isterler. Vasat olmayan birinin iş başında olması, ülkeyi yöneten kadroların içinde olması onların vasatlığına bir ayna olacağını bildikleri için bu gerçeği görmek istemezler. Vasatlar; hayali düşmanlara, onlarla savaşmaya adeta çok bayılırlar. Bu düşmanların temel özelliği bazen 'din düşmanı' olmaları ya da öyle davranmalarıdır. Onlara yani vasatlara göre; 'bu düşmanların hepsi din inancına düşmandır ve halkı dinden soğutmak, maneviyatını yok etmek' istemektedir. Çünkü ona öğretilen, ona dayatılan, ona aşılanan fikirler, öğretiler geçmişten bugüne hep bu yöndedir, bir başka deyişle ‘ötekileştirmek, düşmanlaştırmak’ gibi öğretiler bu vasatların zihinlerinde kökleştirilmiştir.
Daha belki de bin tane daha örnek oluşturabilecek şeyi burada yazabilirim.
En başta ülkemiz toplumu ve diğer ülkelerin toplumlarının içinde debelendiği 'bu kahredici, ürkütücü ve korkutucu vasatlık çukurunun' bataklığı, ya da bir başka deyişle hastalığı ile ilgili olarak…
Ancak bilmem fark ettiniz mi, olay genişledikçe genişliyor ve söyleyeceklerimizi, anlatacaklarımızı azalmak, kısmak ve de susmak zorunda kalıyoruz.
Çünkü bu vasatlar kendinden olmayana, kendini sevmeyene asla tahammül edememektedir.
O nedenledir ki siz konuşmaya, anlatmaya, gerçekleri onların yani vasatların yüzüne vurmayı sürdürdükçe hedef tahtasında yerinizi almanız kaçınılmaz hale geliyor, demektir!..
Yani şunu anlatmaya çalışıyorum; Yarın bir gün veya öbür gün beni veya benim gibi birini tenha bir yerde kıstırsalar, durduk yere saldırıp darp etseler, öldüresiye dövseler sonra da arkamdan 'ama bak o da ne yazmıştı, milletin kafasına şu zararlı(!) fikirleri sokmuştu, layığını buldu' diyebilir o cahil ve de ahmak vasatlar!
Hem de hiç utanmadan sıkılmadan!..
Benden söylemesi; bu ülke toplumu önemli bir çoğunluğuyla büyük bir vasatlık hezeyanı içerisinde çukura düşmüş gibi kıvranıyor, debeleniyor ve maalesef bu sözünü ettiğim vasatların sayısı ve dolayısıyla etkisi o kadar hızla artmaya, büyümeye devam ettikçe bu bataklıktan çıkış yokmuş gibi görünmektedir. O zaman yapacak iki şey kalmış demektir. Ya sen de onlar gibi vasat biri olup her şeyi unutacaksın, yazmayacak, konuşmayacaksın, ya da benim şimdi yaptığım gibi vasatlığı reddedip kıvranmaya devam edecek ve sonuçlarına katlanacaksın!..
Yorum yapın