Acaba sizce hangisi doğru bir tanımlama ifadesidir?...

Çünkü ‘üst akıl her zaman üstün akıl’ değildir!..

Ya da tam tersi ‘üstün olan akıl, her zaman üst akıl’ değildir!..

Güncel yaşamdan çok belirgin bir örnek vermek isterim bu konuda;

8 Aralık tarihinde Beşar Esad Suriye’yi terk edip Rusya’ya gidince başkent Şam, hiçbir direniş olmaksızın düşüp, düne kadar Batı Dünyası’nın terör örgütü listesinde yer alan (Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm-Şam Kurtuluş Heyeti) HTŞ’ye teslim edilince sizce ‘üst akıl mı galip gelmiştir, yoksa üstün aklın bir başarısı mıdır’ yaşanan bu durum?..

Bana sorarsanız eğer Suriye’de yaşanan bu son gelişmelerde ‘üstün akıl değil, üst akıl daha ön plana’ çıkmaktadır!..

Burada ‘ÜST AKIL’ denilen tanımlamayı önce İsrail’e ardından İsrail’in daha üstünde olan ‘SÜPER GÜÇ’ Amerika Birleşik Devletleri’ne etiketleyip yapıştırmak’ gerekmektedir. Biz yani Türkiye Cumhuriyeti ise bu noktada ‘BAŞAT’ konumda yani ‘önemce çok daha üstün olan’ bölgedeki çok önemli bir ‘siyasal aktör’ durumunda ve konumundadır. Dolayısıyla Türkiye bu durumda sahip olduğu avantajlar sayesinde (eğer ‘ÜST AKIL’ çelme takıp bir oyun çevirmez ise) şu an itibarıyla ‘ÜSTÜN AKIL’ pozisyonunda kendini konumlandırabilme olanağına sahiptir. O nedenle fırsatı avantaja nasıl çevirebileceğimiz çok kazanmış durumdadır, diye düşünüyorum.

Ben öyle sanıyorum ki sizlere belki de ‘son derece diplomatik gelen’ bu örneklemeden sonra ülkemizin iç siyaseti ilişkin de aynı yoldan yürüyerek yani ‘ÜST AKIL MI, ÜSTÜN AKIL MI?’ teorik sorusundan hareketle bir örneklemede daha bulunmak isterim: Bildiğiniz yahut gördüğünüz, izlediğiniz gibi; 2024 yılını uğurlamaya günler kala ülkemizin siyasal gündemi; ‘kısır polemiklerin belirsizlik ikliminde debelenip durmaktadır!’

Şöyle ki; şu an itibarıyla bu ülke insanı, asgari ücretin ne kadar açıklanacağı, emekliye ne oranda zam yapılacağı, yeni yılla birlikte zam oranları otomatik olarak daha şimdiden belirlenen vergi ve harç artışları, dolayısıyla ‘HİPER’ biçimde artması beklenen ‘ENFLASYON’ karşısında ne yapacağını düşünür durumdadır ve o yüzden son derece karamsardır. Bu karşılık ‘HALKIN SESİ OLSUN’ diye seçilip parlamentoya gönderilen milletvekillerinin çoğunun mensubu olduğu siyasi partilerin liderleri veya üst tepe yöneticileri, sözcüleri ise biraz önce de belirttiğim gibi ‘kısır polemiklerin belirsizlik ikliminde debelenip durmaktadır’ kanısındayım!..

Şimdi bu noktada yazımın başlığında ve içeriğinde ağırlıklı olarak yer alan soruyu bir kez daha soralım; ÜST AKIL MI, ÜSTÜN AKIL MI?

Halk için halka rağmen siyaset yapılamaz, bu demokrasilerde hiç olmaz!..

Eğer bu ülkenin parlamento içi veya dışı muhalefeti ‘ERKEN SEÇİM’ istiyorsa eğer bunu çok büyük bir samimiyetle ve ciddiyetle, ille de gerçekçi biçimde göstermek zorundadır. Bunu yolu da ‘SİNEYİ MİLLET DÖNMEK’ ise eğer ‘DERHAL SİNEYİ MİLLETE DÖNÜLMELİDİR’ ya da başka yolu varsa o yollar ortaya konulmalı ve vakit geçirmeksizin uygulanmalı ‘İKTİDARA ERKEN SEÇİMDEN BAŞKA SEÇENEK BIRAKILMAMALIDIR!’

Parlamentoda bulunan milletvekillerinin ‘kıyak emeklilik hakkı’ elde edebilmeleri için iki yılı dolduracakları süre önümüzdeki yılın 14 Mayıs tarihi itibarıyla dolmaktadır. Eğer muhalefetin veya iktidar partilerine mensup milletvekillerinin kafasında bu sürenin dolmasından sonra yapılması olası bazı hamleler var ise bu söz konusu durumda bu halka anlatılmalıdır. Aksi halde bu mevcut ‘TİYATRO’ denilebilecek durum siyasetçiler açısından asla sürdürülebilir değildir!..

Bu süregelen durumun devamı halinde galip gelen ‘ÜST AKIL’ olur daima ve ‘ÜSTÜN AKIL’ ise maalesef mağlubiyetlerinin devamını yaşamayı sürdürür!..

Tüm bunları 37 yıllık meslek yaşamım boyunca bazen çok acı bazen de çok hazin yani üzücü biçimde epeyce çok yaşamış biri olarak yazıp anlatıyorum sizlere!..

Kendi adıma söylüyorum; bana karşı ‘ÜST AKIL’ defalarca galip geldiğini zannetse de hiçbir zaman gerçek anlamda ve de uzun vadede galip gelememiştir.

NEDEN? Diye sorarsanız; ben ‘ÜST AKLA KARŞI ÇOĞU KEZ ÜSTÜN BİR AKILLA MÜCADELE EDEMESEM DE (biraz aman alsa da) EŞİT VE KOŞUT BİR AKIL İLE MÜCADEMİ DÜRÜSTLÜK VE DOĞRULUKLA DAİMA VEREBİLMEYİ BAŞARDIM’ ömrüm yettiğince de bu mücadeleyi onurumla vermeye devam edeceğim!..