ÜMMETTEN MİLLETE SANCILI GEÇİŞ..

Türk Dil Kurumu Sözlüğü ‘ÜMMET’ sözcüğünün tanımı şöyle yapmaktadır; “Bir dinin peygamberine inananların tümüne ümmet denir. Örneğin: Hz. Muhammed’in Ümmeti..”

Aynı TDK sözlüğünde ‘MİLLET’ yani ‘ulus’ sözcüğünün tanımı ise; “Dili, kültürü, ülküsü bakımından başka topluluklardan ayrılan toplumlara ‘MİLLET’ denir.” Aynı sözlükte ‘MİLLET’ karşılığında ise ‘ULUS’ sözcüğüne sözcüğü yer verilmiştir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘CUMHUR’ sözcüğüne karşılık olarak ise ‘HALK’ ve ’TOPLULUK’ sözcüklerine yer verilmektedir. TDK Sözlüğünde yer alan ilk tanımda yani ‘ÜMMET’ tanımında tarif edilen kitlenin tek bir ortak bağı olduğu anlaşılmaktadır: DİN!.

 ‘DİN’ sözcüğü daha doğrusu kavramı aslında çok geniş bir tanımlamadır; Günümüzde var olan herhangi bir kitleyi tanımlamakta bence yetersiz kalmaktadır. Bu tanımlama ne kitleyi oluşturan bireyler hakkında net bir ipucu vermektedir, ne de bu tanımlamayla kast edilen kitlenin hangi üretim yöntemleriyle karnını doyurduğundan bahsetmektedir. Bizim kültürel bağlamımızda bakıldığında ‘ÜMMET’ dünyanın tüm Müslümanlarını kapsayan bir sözcük ve tanımlama olarak yer almaktadır. Aynı TDK sözlüğünde yer alan ‘ULUS’ tanımı ise bence hayli eksik bir tanımlama olarak kalmaktadır. Oradaki tanımlama ortak bir yurttan, vatandan bile bahsedilmemektedir. Oysa ulusun bence en önemli ve vazgeçilmez bileşeni ‘VATAN’ yani ‘yurt’ ve ’ORTAK KÜLTÜR’ dür. Bu noktada şu hususu da belirtmek isterim; ‘Dinin o ortak kültürün bir parçası mı olduğu’ yoksa ‘kültürün dinin bir bileşen kültürü mü olduğu’ şeklindeki savların günümüzde bile halen tartışma konusu olduğunu özellikle vurgulamak gerekiyor. Dahası aynı tanımlamalar içinde ‘IRK’ kavramı da birçok faktör arasında sadece bir faktör müdür ve buradan hareketle ortak bir psikolojiden de söz etmek gerekir mi sorusuna da bence yanıt aranmalıdır. Bu durumda ‘MİLLET’ tanımını yaparken ‘ÜLKÜ BİRLİĞİ’ kavramı da asla göz ardı edilemez, yadsınamaz. Bence burada en önemli husus, ‘KİŞİLER’ yani yurttaşlardır. Sol kültürde Sosyalist Literatürde ‘ULUS’ teriminin tanımı gelişmiş bir burjuvazisi olan topluluklar için kullanılmaktadır. Yani iş bölümünün geliştiği, yüzyıllar boyu bedavaya getirilen kölelerin emeği yerine emeğinin karşılığı olarak ücret talep eden özgür bireylerin dolaşımda ve çoğunlukta olduğu bir toplum, topluluklar kast edilmektedir. Bizde yaygın olarak kullanılan ‘ÜMMET’ ve ‘CUMHUR’ sözcüklerinin ve tanımlamalarının ise İngilizcede ‘TOPLULUK’ anlamına gelen ‘community’ sözcüğünden başka özel birer karşılığı yoktur. Bu dil, yani İngilizce bir topluluğu tanımlayan tek öğenin din olduğu, din kabul edildiği çağları çok geride bırakmış gerçeğini apaçık ortaya koymaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere, toplumlara ilişkin kavramlar ve sözcükler tarihseldir hatta dönemseldir.  ‘YURTTAŞ’ ya da ‘vatandaş’ olgusu, yani kavramı ve sözcüğü dünya kurulduğundan beri geçerli olan bir kavram ve tanımlama değildir. Yurttaş, ‘insan teki’ ya da ‘tek insan’ veya ‘birey’ anlamına kesinlikle gelmez. Bunlar, yani birey, yurttaş gibi tanımlamalı kavramlar insanlığın uzun tarihinde göreceli olarak, çağlar boyunca değişkenlik göstererek bugünlere erişmiş terim ve tanımlamalardır. Örneğin; Sadece 200 küsur yaşında olan, Fransız ihtilali ve yani devrimiyle yaşıttır, birey ve yurttaşlık kavramları..

 Dolayısıyla bizlerin “Atatürk Cumhuriyeti kurarak ve devrimler gerçekleştirerek bizi ümmet olmaktan çıkarıp birey ve yurttaş olma bilincini armağan etmiştir.” Demek bir tarihsel sürecin en doğru ama belki de en net ve kestirme ifadesi olmaktadır. Böyle demek ‘tüm yetkisini ve gücünü Tanrı’dan aldığını iddia eden hükümdarların kulu, tebaası olmaktan çıkıp Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları olduk’ anlamına gelmektedir. Böyle denildi diye de hiç kimse merak buyurmasın, korkmasın, ‘ümmet olmaktan çıktık, millet olduk’ diye de kimse dinden, imamdan çıkmış sayılmaz. Yok öyle bir şey, sakın ola ki öyle diyenlere inanmayın, kanmayın!..

Kul köle olmayan özgür birey, onurlu yurttaş olan insan, inandığına özgür vicdanı, özgür iç dünyasıyla daha doğru inanır, başkalarının veya birilerinin hurafeler dolu sopasına o zaman zaten hiç ihtiyaç kalmaz olur. Ben ve benim gibi düşünenler, bu ülkede hangi siyasal görüşte olursak olalım, elbette ki,  Atatürk sayesinde Cumhuriyet ile ‘ümmetten millete’ geçtiğimiz için elbette gururluyuz, büyük onur duyuyoruz. Kör cahillikleriyle kendisi gibi düşünmeyen ve yaşamayan herkese karşı kin ve öfke dolu, bu toplumun safraları arasında çoktan yerini almış güruh, şunu iyi bilsin ki, onlar bizleri assalar da kesseler de öfkeyle kudurup köpürseler de bu durum böyledir, böyle olacaktır, asla değişmeyecek, değiştirilemeyecektir!..