Kentin en büyük dertlerinin başında geliyor ulaşım sorunu.
Ama maalesef kamunun yapacakları kısıtlı.
Çünkü ana derdimiz yollar, caddeler, sokaklar…
Yeni yapılaşmaya açılan bölgeleri, planlaması nispeten daha yaşanılabilir durumda olan bazı bölge ve mahalleleri ayrık tutarak belirtmek gerekirse kentin yüzde 90’ı sıkışıp kalmış.
Ne caddeleri genişletme imkanı var ne sokakları…
Öyle ki, araç yoğunluğunun yarattığı sıkıntı ile nice cadde ve sokağa bazen itfaiye giremiyor, o kadar berbat bir görüntü.
Nüfusa bağlı olarak da değil Balıkesir kent merkezinde araç yoğunluğu Türkiye’nin ilk sıralarında yer alıyor sürekli. 
Kent merkezinin sıkışıklığı, ana arterlerin yetersizliği ne yazık ki birkaç alternatif yol açılmasıyla da giderilebilmiş değil.
Hatta abuk bir yapılaşma ile işin içinden çıkılmaz hale girdi nice bölge.
Misal 10 Burda civarı. Hastane, AVM, siteler ve çevresindeki yetersiz otoparklar ile tam bir keşmekeş konumda.
Misal hala Yay/ada olarak tanımladığımız bölgenin karşısına yapılmış, yapılan ve ileride yanına da yapılacak olan dev sitelerin yarattığı yoğunluk.
Misal Gar arkasında yükselen ve başlı başına mahalle kadar büyük devasa konut projesi.
Bunlar şehrin nefes alan noktalarında olsa amenna…
Ama sıkışık bölgelere sıkışıklık bile bile yaratıldı maalesef.
Misal Saat Kulesi civarı.
Ne tarih kaldı, ne silüet ne de soluklanacak nokta…
Caddeler ise tüm bu bölgelerde hep aynı…
Denilebilir ki “abartmayın buralarda 24 saat mi yoğunluk var”
İstanbul bile gece sakinleşiyor elbette 24 saat yok sıkıntı ama hayatın işlediği, şehirlerin yaşadığı saatlerde büyük sıkıntı var.
Bu noktada UKOME başta olmak üzere kamuya büyük yük düşüyor.
Öncelikle caddelerimizin halinin düzeltme şansı bulunmadığı için yoğunluk üzerine yoğunluk katacak, rant odaklı ama şehir açısından harakiri olarak nitelendirilebilecek hataların yapılmaması gerek.
Balıkesir’in gelecek on yıllarının acil biçimde planlamaya ihtiyacı var.
Gerçekten konunun uzmanlarının, kent planlamacılarından tutun çevresel düzenlemelere kadar her alanın uzmanlarının görüşlerinin nazara alınması şart.
Ulaşım alanında da ivedilikle toplu taşıma ve alternatif olarak raylı sistem gibi çözümlerin hayata geçirilmesi gerekiyor.
Kent merkezinde nefes alanlarına ihtiyaç olduğu için Cumhuriyet Meydanı’nda birkaç bina yıkıldı ve meydana dahil ediliyor diye seviniyoruz ya… Bu çabaların ve çalışmaların da sürmesi şart.
Lakin yinelemiş olsak da belirtelim örneğin Gar arkasında yükselmiş proje şehrin o noktasına yakıştı mı bunun da değerlendirilmesi elzem.
Bu noktadan bakıldığında -ki farklı çevrelerce de daha önce gündeme getirilmişti- TTM’nin komple meydan haline döndürülmesi ve tüm otobüslerin ring seferi olarak sürekli hareket halinde olması da tartışmaya açılabilir ve böyle bir durumda inanılmaz güzellikte büyük bir meydan ile Balıkesir tarihine imza atılmış olur.
Trafiğin hali perişanken özellikle kavşak noktalarda ve sabah akşam trafiğin kilit olduğu bölgelerde trafik ekiplerinin katkı sağlaması ise en azından akışı daha rahatlatır hale getirecektir.
Yine ek olarak belirtmek gerekir ki, bizim dar caddelere dev otobüsler epey büyük geliyor… Dar caddelerde duraklarda otobüs durduğu zaman da arkadan gelen dikkatsiz ve sabırsız sürücüler sebebiyle pek çok trafik kazası oluyor; bu açıdan ceplerin genişletilmesine yönelik bir çalışma da küçük de olsa katkı sağlayacaktır ulaşım mevzusuna…
Bu ve benzeri konularda çok fazla dilek, öneri, şikayet alıyoruz.
Kentler; binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce insanın ortak hayatlarını sürdürdüğü organizmalardır.
16 milyonluk İstanbul da beton yığınına teslim olmuştur.
350 binlik Balıkesir Merkez de.
Ulaşım konusu kentlerin yaşamı için birincil öncelikli sorunlardandır.
Ulaşım kilitse açmak için alternatifler üretmek şart.
Ama daha bir park köprüsünü yapamadık; dalcıklarla Cumhuriyet Meydanı’nı geçemedik…
“İktidar desteği de yok” diyeceksiniz…
İşte bu da siyasetin Türkiye’deki ters köşe görüntüsü.
Ama doğru değil elbet. 
Velhasıl, umarız siyaset açısından yerel sorunlarla genel siyaset birbirinden bir gün ayrılır.
Yoksa bu keşmekeşlik içinde iyice işin içinden çıkılmaz bir kent olacağız.
Ve bilmiyoruz bu kentin sesini, daha doğrusu çığlığını duyan olacak mı?