TÜRBELER GERÇEKTEN TÜRBE Mİ?

Tarih boyunca inşa edilen birçok mekâna kutsallık atfedilmiştir. İslam dünyasında ve Türkiye'de bu mekânların en yaygın örneği türbelerdir. Türbelerde yatan kişiler manevi yönden güçlü kabul edilmekte ve türbeye özel inanç ve uygulamalar bulunmaktadır. Bu inanç ve uygulamalarda, kitabi dinden ziyade psiko-sosyal ihtiyaçlar, kültürel şartlar, yaşam biçimi, dini algılama biçimi gibi unsurlar etkili olmaktadır.
Ülkemiz de kimin yattığı kesin olarak bilinmeyen ya da hayali velilere ait birçok türbe bulunmaktadır. Buralara giden insanların türbenin boş olduğunu bile bile dua etmesi ve çeşitli isteklerde bulunması da oldukça düşündürücüdür.
Türkiye genelinde binlerce türbe veya yatır bulunmaktadır.
Genellikle etrafı çevrilmiş, üzerinde kimin yattığına dair bir kitabe bulunan yerlere türbe denilmektedir. Geleneksel halk inancı içerisinde türbe ziyaretlerinin önemli yeri vardır. Ancak zaman zaman bu türbe ve yatırların ne kadar güvenilir olduğunu ile çeşitli haberler çıkmaktadır.  
Örneğin: Batman’ın Çayüstü Köyü'nde, yaklaşık yüz yıldır ‘Abuzer Gaffari Türbesi’ olarak bilinen, köylülerin gelip adak adadığı bu yapıda kazı çalışması yapılmış ve hiçbir bulguya rastlanmamıştır.

PAŞA SULTAN
“Töm Dede Türbesi”
Karesi İlçesi Karaoğlan Mahallesinde bulunan Töm Dede Türbesine özellikle başı ağrıyanlar gelmektedir. Başı ağrıyan kişi türbenin alt kısmında yer alan ve Bizanslılardan kalmış ve üzerinde “Yunanca”  yazılar bulunan mermer taşa başını sürer daha sonra da baş ağrısının geçmesini bekler.
Paşa Sultan’ın, Emir Sultan'ın kardeşi olduğu söylense de kesin bir kanıt bulunamamıştır.
Sonuç olarak Allah’a sığınarak teselli bulma, rahatlama arayışı olarak değerlendirebileceğimiz manevi destek ile türbeler arasında bir ilişki vardır. Türbeler, insanların sıkıntıları, günlük hayat problemleriyle başa çıkmalarına destek olmakta, kutsalı hissetme isteklerine ve huzur arayışlarına cevap vermektedir. İnsanların umutsuzluk, çaresizlik zamanlarında sıkıntılarını kutsal bir alana taşımalarından dolayı umutlarının kaybetmemelerini sağlayan, ümitsizlik duygularından kurtulmalarına yardım eden türbeler psikolojik bir rahatlama ve manevi destek sağlayan mekânlardır.

GÜNÜN FIKRASI
**Eşeğin Babası da Benim Şeyhimdi...
Şeyh Anırali kızdığı müridine sürgüne “sen filan kasabaya git” demiş. Müridi ağlayarak “orası çok uzak bari bana bir eşek verin” demiş. Şeyh de ona yaşlı ve hasta bir eşek verdirmiş. 
Yolda giderken eşek ölmüş. Başlamış ağlamaya. Eşek kokmasın diye eşeği gömüp ağlamasına devam ederken oradan geçen biri “neden ağlıyorsun” demiş. O da eşeğin öldüğünü söylese dalga geçerler diye “şeyhim öldü ona ağlıyom” demiş. Adam “şeyhin kim” demiş. Mürit şaşırmış aklına şeyhinin ismi gelip” Şeyh Anırali” demiş. Adam da “senin şeyhin ne yapardı” demiş. O da “benim şeyhim herkesin yardımına koşar, yolda kalmışlara yardım eder, hastaları iyileştirir” demiş. Adam ona bir miktar para verip “al bununla şeyhine bir türbe yap, burayı da bereketlendirsin, yardım etsin” demiş.
Mürit o parayla bir türbe ve bir de kendine bir ev yapmış. Zamanla müridin namı çok duyulunca eski şeyhi “şu şeyhi bir görelim bakalım kimmiş?” demiş. Çıkmış yola, müridin olduğu yere gelince bakmış saray gibi bir yer, bir sürü hizmetçiler iş görüyor. Şeyhi görünce şaşırmış, yanına gidip yav sen bizim çulsuz mürit değilmisin? Bu duruma nasıl geldin?” demiş. O da “senin verdiğin eşek öldü, onun ölüsünü türbe yaptım öyle geldim” demiş. Şeyh müridinin kulağına eğilip; “sakın kimseye bir şey deme, senin eşeğin babası da benim şeyhimdi” demiş.