TARİHTEN YAPRAKLAR VE ATATÜRK
15 Mayıs 1919’ da Yunan askeri İzmir’e çıkmıştır. Amaç, Anadolu’nun Yunanistan tarafından işgal edilmesiydi. Yunanistan Başbakanı Venizelos mimarı olduğu “megalo idea” yani büyük amaç ilkesini yürürlüğe koymuştu. Hareketin arkasında İngiltere vardı. O gün gazeteci Hasan Tahsin önde yürüyen Yunan askerini tabancasıyla ateş ederek vurup öldürdü ve hemen orada şehit edildi. İşte “İlk Kurşun” böyle atılmıştır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa Samsun’a ayak basar. Bu da Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımıydı. Alev Coşkun Cumhuriyet gazetesinde geçen hafta yayımlanan konuya ilişkin yazısında Sultan Vahdettin’in Mustafa Kemal’e vatanı kurtarma görevi verdiğine dair ima edilen savlarına karşı asıl gerçeği açıklamaktadır. Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığı andan başlayarak “milli egemenliğe dayanan kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak” amacı için girişimlerine başlamıştır. Bunu izleyen istihbaratı üzerine İngiliz generali Milne, padişahın hükümetine nota vererek “Mustafa Kemal’in derhal geri çağrılmasını” ister. İşbirlikçi İstanbul hükümeti derhal Mustafa Kemal’i geri çağırır. Tarih 6 Mayıs 1919’dur. İlk adımdan 19 gün sonrasıdır. Ancak Mustafa Kemal kararını vermiştir: Asla geri dönmeyecektir. Milli direniş örgütü kurulacak ve ülke çapında vatanı kurtarma çalışmaları sürdürülecektir. 23 Haziran 1919’da İstanbul hükümeti, Mustafa Kemal’i görevinden azledecek, 8 Temmuz’da da ordudan çıkarılarak rütbeleri alınacaktır. İşte, Sultan Vahdettin bunları yaparak İngilizlerle işbirliği içinde kendi saltanatını kurtarma peşine düşmüştür. Mustafa Kemal artık sadece kendi iradesiyle “vatanı kurtarma” idealine katılan asker ve sivillerle “Kuvayı Milliye” gücünü kuracak ve düşmanı yenerek yeni Türk devleti mucizesini gerçekleştirecektir. Bu mucizenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, karşısındaki düşmanı yenmiş, yanındaki engelleri de aşmıştır. Vatanı kurtarırken yanında olan kişilerin bazıları saltanat kaldırılırken duraklamış, kimileri de hilafet kaldırılırken çekingen kalmışlardır. Yanında sadece İsmet İnönü ile hiç kimseyi dışlamadan yürüyen Atatürk, zaman içinde ne denli haklı olduğunu herkese kabul ettirmiştir. Laik Cumhuriyet, uygarlığın temeli olan özgür aklın yolunda, bilimin öncülüğünde, kadın erkek eşitliğinde, laik eğitimle kurulmuştur. Günümüzde ona karşı çıkanlar, ülkeyi dogmaların yoluna sokmaya çalışan din sömürücüleri ile onlara yanaşık yürüyen liberaller gerçeklerin dışına düşmüşlerdir. AKP yönetiminin ülkeyi cendereye sokan tutumu ile giderek yalnızlaşması, yüz yıl önce kurulan yeni Türk devletini hilafetçi bir sultanlığa dönüştürme çabalarının çaresiz çırpınışlarına yol açmıştır. Ne çare ki büyük Atatürk, bugün yattığı yerden yeni Vahdettin özentilerini bir kez daha yenmektedir. Vahdettin özentileri bir kez daha yenilecek, geldiklerinden çok daha kötü biçimde gideceklerdir.
Megalo idea’nın yani büyük amaç diye adlandırılan idealin mimarı olan Venizelos ise Kurtuluş savaşı sonucunda Yunan ordularının yenilişi ile nasıl kaybettiğini bile anlayamadan hüsrana uğramıştı. Yendiği düşmanları tarafından bile büyük saygı gören bu büyük Gazi, zaferinin hemen arkasından barış çalışmalarına başlamıştır. 1930 yılında Venizelos ve Yunan heyeti davetli olarak Ankara’ya gelmiş, yapılan çalışmalarla Türk-Yunan Dostluğu ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Böylece daha yıllarca sürmesi beklenen düşmanlık, Atatürk’ün barış amacını gerçekleştiren adımlarıyla sona ermiş, bütün dünyaya örnek olmuştur. 1934 yılında da Venizelos, Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiştir. Nobel Barış Ödülü 1934 yılında başkasına verilmiş olsa da bu jest anlamlıdır. Atatürk, düşmanları tarafından da saygı gören, değer verilen kişiliği ile tarihin büyük önderi olmuştur. Günümüzde ve ülkemizde Atatürk karşıtlığı yapanların bu olaydan almaları gereken bir ders vardır. Tarih herkese hak ettiği yeri verir ve onu silemezsiniz. Atatürk her gün biraz daha büyür, siz ise her gün biraz daha küçülür ve silinir gidersiniz. Tarihin gerçek hükmü budur çünkü..
Yorum yapın