Sessizlik; birçok farklı anlam taşır, bazen söylenemeyenleri anlatır, bazen duyguları ifade eder, bazen de en güçlü tepki haline gelir.
Bizler üzüntü, mutluluk, öfke, hüzün gibi duygularımızı kelimeler olmadan, susarak da ifade edebiliriz aslında. Örneğin sevdiğimiz birine sarılmak, ‘seni seviyorum’ demekten daha güçlü olabilir.
Ya da bir dostumuzun zor zamanımızda, hiçbir şey söylemeden yanımızda öylece oturması, en büyük tesellilerden biridir. Yine bir tartışma sırasında sadece susup gözyaşı dökmek de kelimelerden daha derin bir anlam taşır bazen…
Kelimeler bazen çok gereksiz kalabiliyor, o zaman sessizlik her şeyi anlatıyor. Konuşmamayı seçmek de bir cevap oluyor anlayana….
Kelimelerle verilemeyecek mesajı sessizlikle daha güçlü bir şekilde verebiliyor insan. Sessiz kalmak bazen olgun bir duruş, bazen en büyük saygı, bazen ‘senin seviyene inmiyorum’ mesajı, bazen en büyük tepki, bazen de kırgınlığının göstergesi ama sonuç olarak güçlü bir dildir…
Ne zaman birini gerçekten dinlediniz?
Cevap vermek için değil, sadece ‘anlamak’ için susmayı ne zaman tercih ettiniz? Dikkat ettiyseniz etrafımızdaki çoğu kişi, karşısındakini dinlemek yerine kendi sözünü geçirme telaşında, ya da sadece konuşmak için sıranın kendisine gelmesini bekliyor, yani gerçekten anlamak için dinlemiyor. Aslında hepimizin ihtiyacı olan şey, sessizlik içinde anlaşılmak değil mi?..
Hz. Mevlana ne güzel söylemiş: ‘Susmak mana eksikliğinden değil, mananın derinliğindendir’ diye. Çünkü susmak, anlamaya ve düşünmeye alan açar.
Gündelik hayatta da sosyal medyada da herkes sanki bir konuşma yarışına girmiş durumda. Herkesin bir şeyler söylediği ama kimsenin kimseyi dinlemediği bir dönemdeyiz.
Konuşurken anlamak için değil, sadece cevap yetiştirmek için susup bekliyorlar. Ama bilmiyorlar ki, tartışmalarda, gergin ortamlarda, haksızlığa uğranıldığında ‘susmak’ aslında en güçlü cevaptır, tabi ki anlayanlar için...
Sözlerin değeri ne zaman söylendiği kadar ne zaman susulduğuyla da belirlenir.
O zaman bizde bugün biraz daha az konuşup, biraz daha çok dinleyelim, ne dersiniz?...
Yorum yapın