STAGFLASYON KÜRESEL ÖLÇÜTLERDE YAŞANMAKTADIR!..
Dünya ekonomisine ilişkin tartışmalar artık bugünlerde yakın zamanda tüm dünyayı kasıp kavuran ve henüz bir öncesinde tam olarak olmasa da etkisini yitiren coronavirüs salgın sürecinde küresel biçimde yaşanmaya başlanan stagflasyona (enflasyon içinde yaşanan durgunluğa stagflasyon denilmektedir) yönelmiş durumdadır. Şimdilerde hemen herkes ‘enflasyon daha ne kadar artacak, enflasyonla birlikte etkisini daha da fazla hissettiren piyasalardaki durgunluk daha ne kadar sürecek?’ gibi soruları herkes birbirine daha fazla sorar oldu. Ukrayna savaşının katkısıyla artan belirsizlikler, şirket gelirlerine, piyasalara yansıyor. New York, Londra, Frankfurt, Paris, Tokyo’da borsalar yılbaşından bu yana genel bir gerileme eğilimi sergiliyorlar. Gelişmiş ülkelerde en dinamik şirketleri izleyen MSCI indeksi, Kasım 2021’den bu yana yüzde 50’den fazla geriledi. Dünya Bankası, Küresel büyüme hızının 1961-2020 arasında yıllık ortalaması yüzde 3.3. olduğunu açıklamıştı. Bu oran 61-71 arasında yüzde 5.3 olmuş ve 1971-81, 82-92, 93-2003 dönemlerinde, sırasıyla, yüzde 3.4, yüzde 3 ve yüzde 3.16 olarak şekillenmişti. Kısacası, dünya ekonomisinin yıllık ortalama büyüme hızı 70’lerden günümüze, yüzde 3 olarak kabul edilen, resesyon sınırı bölgesinde kalmış; büyük finansal krizden sonra 2008-2020 döneminde, yüzde 2 ile resesyon sınırının altına inmiş: 1970’lerden bu yana, bazen resesyona dönüşen bir uzun durgunluktan daha doğrusu bir yapısal krizden söz etmek gerekiyor. Bu dönemler boyunca dünya ekonomisinde 48 ülkenin enflasyon oranlarının 1960’larda ortalama yüzde 5’in altında seyrettiği ABD yüzde 1.9, Avrupa yüzde 3.8 oranlarında özellikle 1970’lerde artmaya başladığı, 70-80 arası yüzde 10’un üstüne çıktığı, 1979’da ABD merkez bankası faizleri artırmadan önce, 74, 75 ve 80’de yüzde 12-13 düzeyine ulaştığı görülüyor. Faizler artmaya başladıktan sonra dünya ekonomisi büyüme oranları geriledi, 80’lerin ve 90’ların başında yüzde 2’nin altına indi. Hızla artmaya başlayan faizler 1970’lerdeki stagflasyona son verdi ama dünya ekonomisini de kimi zaman resesyonla kesilen bir kalıcı durgunluk içine itti; çevre ülkelerde sert bir borç krizini tetikledi. Neoliberal uygulamalarla sürdürülen küreselleşme, bu stagflasyon döneminin sonunda başladı. O nedenle bir diğer tartışma da Gary Gerstle’nin, Financial Times da ‘Hemen bir ‘klasik’ olmaya aday’ övgüsüyle tanıtılan Neoliberal Düzenin Yükselişi ve Düşüşü” (2022) başlıklı kitabındaki konular üzerinde yaşanmaktadır. Neoliberal döneme daha yakından bakanlar, 1990’lardan bu yana teknoloji alanında, mali piyasalarda hızlanarak, kapitalizmin geleceğini tehdit eder düzeye ulaşan bir tekelleşme eğilimine dikkat çekiyorlar. Finansal piyasalarda gelişme özellikle çarpıcıdır: ABD’de 1990’ların başında 40’tan fazla banka, finansal kuruluş varken şirket birleşmeleri sonunda bu sayı dört kuruluşa inmiş durumdadır. Tüm bu korkuların toplamında endişeyle sorulan soru şudur; “70’lere 90’lara tekrar mı dönüyoruz?”
Stagflasyonla, petrol krizi, Vietnam yenilgisi, askeri darbeler, gelişmekte olan ülkelerde biriken büyük borç yükü, merkez ülkelerde işçi hareketleri, hızla artan yüksek faizler ile başlayarak sermayeye büyük serbestlik getiren “1980’lerin neoliberal dönemi” yine stagflasyon ile bir savaşa girilerek, artmaya devam eden bu büyük bir borç sorunu ile mi kapanacaktır?.
Nauriel Roubini, siyasi, jeopolitik yani gelir dağımı adaletsizliği küresel güç savaşları gibi etkenlerden kaynaklanan korumacılık eğilimlerinin, gelişmiş ülkelerde yaşlanmaya başlayan nüfusun ve göçmenlere karşı tepkilerin emek piyasası üzerindeki olumsuz etkenler bir bakıma ücret artışlarını sınırlamanın da zorlaştığı etkilerin, iklim değişikliği krizinin, etkisi ve etkinliği sona erse de salgın hastalıkların getirdiği risklerin, siber güvenlik sorunlarının da stagflasyon etkisi yaptığına işaret edilmektedir. ABD’li milyarder yatırımcı, yazar Ray Dalio, artık bir “tek merkezli ve tek kutuplu imparatorluk döneminin” kapandığına inandığını belirtiyor. Ray Dalio, ayrıca , The Changing World Order başlıklı kitabında hem uluslararası hem ülke içi çatışmaların artmaya başladığını, sağ ve sol popülizmin dünya siyasetinde yine yükselmeye başladığını düşündüğünü ifade etmektedir. Sizin anlayacağınız ekonomideki belirsizlikler hızla arttıkça, enflasyon içindeki durgunluk yani stagflasyon da epeyce artmakta toplumlar üzerindeki baskını yoğunlaşarak sürdürmektedir. Bunu sonu resesyona gitmektedir haberiniz ola!.
Yorum yapın